Sabah uyandığımda derin bir baş ağrısı içindeydim. Herkes merak içinde detayları bekliyordu fakat ben sadece yatağımın içine iyice gömülerek kaybolmak istiyordum. Duyduğum utanç her seferinde beni yakıyordu.
Nasıl bu kadar aptal olabilmiştim?
Logan hala Stella’yı seviyordu. Ve bende Sasha’ya ettiğim onca lafa rağmen onu öpmek istemiştim.
Öte yandan bana Inna diye hitap etmişti. Bu artık beni kabullendiğini mi gösteriyordu?
İç çekerek yataktan çıktım ve çantamın içinden eşofmanımı çıkarıp, üzerimde olan sweatin altına geçirdim. Saçlarımı topladım ve parçalanmış haldeki ayakkabılarımı giyip odadan dışarı çıktım. Max’i ziyarete gitmeliydim.
Oliver haricinde kimse uyanmamıştı. O da her zamankinin aksine kitap okumuyordu. Büyük bir özenle granit duvarın üzerine işlenmiş ufak ve süslü aynayı siliyordu.
“ Günaydın,” dedi neşeli bir sesle.
Pürüzlü sesimle “ Günaydın,” dedim. “ Benim biraz dışarı çıkmam gerek.”
Oliver ellerime baktı. Sonra endişeli bir ifadeyle gözlerime bakarak “ Gitmiyorsun değil mi?” dedi. “ Bay Miller bir şey mi yaptı? Gece…”
Hiçbir şey yapmamıştı. Sorunda buradaydı zaten. Boğazımı temizleyerek “ Hayır,” dedim, kararlı adımlarla kapıdan çıkarken sesim rüzgâra karıştı. “ Bay Miller hiçbir şey yapmadı.”
Londra’nın karmaşık sokakları arasında dolanarak arka yollara saptım. Ellerimi cebime sokarak bir süre daha dolandım ve sonunda Max’in kaldığı yere gittim. Max her zamanki gibi kahverengi gözleri uyuşturucudan dolayı hızla dönerek bana baktı. Konuştuğunda ağzından çıkan içki kokusu midemi bulandırdı fakat aldırmadan yanına oturdum.
“ C!” dedi Max kahkaha atarken “ C, C, C demek geldinn…”
“ Elbette,” dedim onun karmaşık saçlarını düzeltirken. Sonra başımı omzuna dayadım ve “ Her zaman gelirim,” dedim. Sesim kendime bile sıkıntılı gelmişti.
Max üzgün olduğumu anlayarak “ Bir şey olmuş,” dedi. Sonra öfkeyle ayağa kalktı “ Söyle, kim sana bir şey yaptı?” Havaya sarsakça bir yumruk savurdu. Tam düşecekken onu tutup yeniden oturtturdum.
“ Hiç kimse bir şey yapmadı,” dedim. “ Biliyor musun, bir iş buldum.”
“ Şaka yapıyorsuuunn!” Max güldü fakat gülüşü kısa sürede öksürüğe dönüştü. “ Paran var mı?”
“ Uyuşturucu için hayır,” dedim. “ Artık bırak şunu.”
Max iç çekerek başını salladı fakat ikimizde bunu yapmayacağını biliyorduk.
Bir süre daha onunla işim ve kurmak istediğim yaşantıyla ilgili konuştum. Max sarhoş olsa da beni dinledi ve sorularıma yanıt verdi. Sonunda dayanamayıp cebimdeki parayı ona verdim ve gidip bir şeyler yemesini söyledim. Ardından cebimden telefonumu çıkarttım. Saat on ikiye geliyordu. Max’te yemek için benimle birlikte ayağa kalktı. Aslında onun yanında kalmak, tanıdığım birinin kollarında durmak, yemek yemek ve gülmek istiyordum. Beni koruyan birinin, davranışları kesin olan birinin…
Ama işimi önemsiyordum ve gerçekten para kazanmaya ihtiyacım vardı. Ayağa kalkıp ona veda ettim ve otele doğru hızlı yürümeye başladım. Logan’la yaptığım şey, altı üstü bir yemekti işte. Tanrım, neden bu kadar çok kafama takmıştım ki?
Otele girdiğimde Janice üzerime atladı ve Sasha ile Michael’da ona uyup tek bir ağızdan konuşmaya başladılar. Durgun halimi sadece Grace fark etmiş gibi sessizce bana bakıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET
RomanceGeçmiş üzerinize bir gölge gibi düştüğünde, sevginizi şüpheyle yıktığında, Cennet'i Cehennem'e çevirdiğinde ve bütün güzel düşleri yıktığında; güvenebileceğiniz tek şey aşktır.