Bunu takip eden bir haftada oteli gerçekten açmayı başarmıştık ve hepimiz deli gibi oradan oraya koşuşturuyorduk.
Açılış işini Sasha ile ben halletmiştik. Onun tüm o süs ve gösteriş merakının işe yaradığı ilk ve tek nokta bu olmuştu.
Gazetelerde de yazan olumlu yorumlardan sonra Logan gerçekten rahat bir nefes almayı başardı. Kendini çor gergin hissettiğini hissettirmemeye çalışsa bile hepimiz görüyorduk. En sonunda Michael ile Oliver onu zorla dışarı çıkartmıştı. Bizde aramıza yeni katılan görevlilerle huzur dolu bir şekilde her şeyi halletmiştik.
İşin tuhaf yanı, insanlar sanırım buranın gerçekten de açılmasını bekliyordu. Çünkü dört gün içinde gelenleri geri çevirmek zorunda kalmıştık.
Temizlik işini o kadar iyi beceremediğim ve mutfakta çalışacak kadar sabırlı olmadığım için Oliver’a ve Logan’a yardımcı oluyordum. Gündüz gelen insanları karşılıyor, bir sorun çıkarsa onları yönlendiriyordum. Geceyse Logan’la parayla ilgili hesaplamalar yapıyorduk.
O gecenin üçünde deli gibi esner ve kahve içerken yaklaşık olarak ne kadar ciro kazandığımızı hesaplamaya çalışıyorduk.
“ Tuhaf,” dedi Logan kaşlarını çatarak. Onu bu hafta ilk defa kirli sakallarıyla görmüştüm ve bu halde daha vahşi-ve daha seksi- görünüyordu. Kontrolden çıkmış saçlarını geri iterken “ Kasada açığımız olduğunu biliyor muydun?” dedi.
“ Bir dakika,” dedim esnerken. Önümdeki mavi dosyayı karıştırdım ve dün gece çıkarttığım grafiği uzattım. “ Evet, bunu dün not etmişim ama o kadar uykum vardı ki, söylemeyi unuttum. Özür dilerim.”
“ Önemli değil,” dedi grafiği incelerken “ Aslında bizi batıracak miktarda değil. Kazandığımız miktarı düşünürsek, kayıp para bunun yüzde ikisi kadar.”
“ Kasanın şifresini bir tek biz biliyoruz,” dedim gergin bir şekilde. “ Bizden kimsenin para çalmayacağını biliyorsun.”
“ Biliyorum,” dedi. Kâğıdı fırlattı ve elleriyle yüzünü ovuşturup bana baktı “ Cidden önemli değil. Muhtemelen hesaplarken bir yerde hata yaptık.”
Başımı sallayıp kahveden bir yudum daha aldım.
Logan ayağa kalktı ve “ Aslında sana bir sürprizim var,” dedi masasının arkasında duran eski gramofona ilerlerken.
Kaşlarımı kaldırıp ona bakmakla yetindim. O da sırıtarak Neil Young’ın bir plağını çıkartarak bana gösterdi.
Omzumu silkmekle yetindim. Hala anlamamıştım.
“ Bunu geçen hafta Oliver ve Michael beni zorla dışarı sürüklediğinde buldum. Küçük bir ikinci el dükkânında öylece duruyordu. Özellikle bir şarkının seni anlattığını düşündüm ve aldım…” Bu sırada plağı gramofona taktı ve kadranını üzerine koydu. Biraz cızırtıdan sonra çalan şarkı karşısında gözlerimi açarak olduğum yerde kalakaldım.
Bu benim adımı aldığım şarkıydı. Cinnamon Girl.
Gitarın ve Neil Young’ın cesur sesi odayı doldurduğunda gülerek ona baktım. “ Vay canına.”
Logan yanıma gelerek elini bana uzattı “ Bu dansı bana lütfeder misiniz?”
“ Tabii ki.” Elimi, elinin içine koydum ve beni çekerek kaldırmasına izin verdim.
“ Yaşamak istiyorum,”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET
RomansaGeçmiş üzerinize bir gölge gibi düştüğünde, sevginizi şüpheyle yıktığında, Cennet'i Cehennem'e çevirdiğinde ve bütün güzel düşleri yıktığında; güvenebileceğiniz tek şey aşktır.