Satır Araları (Özel Bölüm) Part 1

8.2K 366 19
                                    

Özel bölüm dememin sebebi hikayenin ana kahramanı tarçın kızımız olmasına rağmen yoğun ısrarların üstüne Logan'ın ağzından iki bölüm yazmış olmam. Bu, onun ağzından yazılan ilk bölüm. Bakalım beğenecek misiniz? Okunma sayısı beni inanılmaz mutlu ediyor ama yorumlarınızı özellikle bekliyorum :*

   

   Acı.

   Acı her yerdeydi. Baktığım, konuştuğum, duyduğum her şeyde acı vardı. Soluduğum hava bile zehir gibiydi. Çektiğim her nefes kalbimin daha fazla ağrımasına neden oluyordu.

   Tabii hala bir kalbim varsa.

   Bütün renkler kaybolmuştu. Gördüğüm tek şey siyah, gri ve yine siyahtı. Hayatı siyah beyaz bir filmmiş gibi uzaktan izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Zaman ellerimden kayıyordu. Her saniye benim aleyhimeydi.

   Ellerimi hırsla saçlarımın arasına geçirdim ve onları yüzümden uzaklaştırdım. Aklımı kaçırmak üzereydim. Evet, kesinlikle deliriyordum. Bu keder beni delirtiyordu. Bu şehir, bu insanlar…

   Inna’nın olmadığı her yer; benim ait olmadığım, içinde yaşam bulunmayan mekânlardı.

   Inna… O güçlü görüntüsünün altında küçük ve korumasız bir kız çocuğu olan Inna. Neşeli Inna, tutkulu Inna, üzgün Inna.

   Aşık olduğum kadın Inna.

   Yüzlerce, binlerce anı vardı. Her biri kafamın içinde dönüyor, uğultulu sesleriyle zihnimin karanlık köşesinden çıkmayı bekliyordu.

   Onların oradan çıkmasına izin verirsem iyice delirirdim.

   Öfkeyle masanın üzerinde duran kâğıt ağırlığını kaldırdım ve karşımdaki kapıya attım. Kapıda oluşan ufak göçük beni tatmin etmemişti. Ellerimle bütün camları kırmak, aynaları indirmek istiyordum. Elimden gelse burayı ateşe bile verebilirdim. Umurumda olmazdı. O ateşin içinde kalan olsam, ölecek olsam bile yapardım bunu.

   Böyle yaşamanın hiçbir anlamı yoktu. Hiçbir şey yapamadan öylece oturmak…

   Derin bir iç çektim ve arkamı dönerek yeniden Londra’yı izlemeye başladım. Yollarına öylece devam eden bütün insanları kıskanıyordum. Belki karşılaştıkları zorluklar benimkinden daha büyüktü ama ne önemi vardı ki? Şu an dışarıda yürüyebiliyor, bir amaç uğruna hareket edebiliyorlardı.

   “ Lanet olsun!”

   Sesim öfkeyle odada yankılanırken yeniden kıracak bir şeyler aradım. Aynaları çoktan yere indirmiştim. Belki pencereleri de kırarsam…

   O sırada birisi kapıyı çaldı ve ürkek bir şekilde içeri girdi. Kalbim beni şaşırtarak ondan beklemediğim bir hızla çarpmaya başladı. İçimdeki umut eden tarafa lanet ederek arkamı döndüm.

   Sadece Janice’ti. Inna gelmemişti.

   ‘ Tabii ki gelmez salak,” dedi içimdeki ses. “ Onu kovan sendin!

   “ Ne var Janice?” dedim yorgun bir şekilde.

   “ Dışarı çıkmak için…”

   Elimi git dercesine salladım.

   “ Şey, Sasha ve Michael’da benimle…”

   “ Her neyse. Çıkarken kapıyı kapat.”

   Janice hiçbir şey demeden bir süre bana baktı. Gözlerinde anlayış ve hüzün vardı. Inna’yı ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Onu kovmam yüzünden bana kızmayan tek insan oydu. Sadece sessizce anlayış göstermiş ve hüznünü içinde saklamıştı. Sasha ise gelip içinde ne kadar kin varsa hepsini kusmuştu. Bana ettiği tüm o hakaretleri hatırlayınca alaycı bir şekilde güldüm. Hepsini hak etmiştim. Hatta daha fazlasını. Keşke bana daha fazlasını yapabilseydi. Yapabileceğine emindim. Kafama bir şeyleri fırlatmadan önce Oliver onu dışarı sürüklemişti.

CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin