Ertesi gün, Logan bizimle konuşmak istediğini söyledi ve bir toplantı yaptık. Oteli yeniden açmak istediğini ve planları anlattı. İlerleyen günlerde de sözünü tuttu. Otel orayı burayı kırıp döken ve yeniden düzenleyen insanlarla doluydu.
Günler akıp giderken her şey kendi düzeninde ilerliyordu. Logan’la fazla konuşamıyorduk. Onunla konuştuğum zaman kendimi normal hissetmiyordum.
O olaydan iki hafta sonra Grace ile havuzu temizliyorduk. Sessizce kepçeyi kirli sulara daldırdım ve bir dolu yosunu taş zemine fırlattım.
Grace aniden konuşmaya başladı “ Logan her zaman böyleydi biliyor musun?”
İrkilerek ona baktım.
“ Stella’ya evlenme teklifi ederken bile, onu ne kadar severse sevsin asla önünde diz çökmedi. Ne fiziksel olarak, ne de kalben. O hiçbir kadın için eğilmedi.” O sırada fayanstaki yosunları bir kenara yığmakla meşgul olduğu için nefes nefese kaldı ve biraz duraksadı. Ardından konuşmasına devam etti “ Onun için her türlü rüşvet küfür gibiydi. Yalandan nefret ederdi. Tanrı biliyor ki, hala öyle. Sadece eskisinden daha ulaşılmaz.”
“ Bunları bana neden anlatıyorsun?”
Grace bana gülümsedi “ Bazen hayat bizden hep alır Inna. Biz onun bizden devamlı aldığını düşünürüz fakat o aslında bir şeyi vermek için bekliyordur. Tüm bunlardan çok daha büyük ve güzel bir şey vermek için.”
Konuşmadığımı görünce devam etti. “ Tanrı Stella denen o sürtüğü Logan’ın elinden aldı…”
“ Grace!” dedim kıkırdamama engel olamadan.
Grace’de sırıttı, fakat sonra gülümsemesi sevecen bir hale büründü “ Çünkü Logan’a seni verecekti.”
Elimdeki kepçeyle donup kaldım ve şaşkın bir ifadeyle Grace’e baktım.
“ Sen değişimi fark etmiyor olabilirsin ama Logan sen geldiğinden beri içkiyi bıraktı, gülüyor ve eğleniyor. Yavaşça kendini toparlıyor. Şimdi de oteli yeniliyor. Burayı eski günlerine döndürecek.” Keyifle gülümsedi. “ Üstelik birlikte olduğunuz zaman sürekli seni izliyor. Her dışarı çıktığında da bizi nereye gittiğine dair sorguya çekiyor.” Küçük bir kız çocuğu gibi kıkırdadı.
“ Bu gerçek olamaz,” dedim duyduğum şaşkınlıkla. Geçtiğimiz haftalar boyunca üç kez oyuncu seçmelerine katılmak için dışarı çıkmıştım. İki defa da Max’i ziyaret etmiştim. Ona para vermiş ve kendime de bir yağmurluk almıştım.
“ Bu gerçeğin ta kendisi sevgili kızım.” Grace bana gülümsediğinde içimin sevgiyle dolduğunu hissettim. “ Sakın vazgeçme. Logan bunu sana göstermese de, biz sana karşı bir şeyler hissettiğinden eminiz. Mücadele et.”
Sırıtmama engel olamayarak yosunları temizledim. İşimiz bitmek üzereyken Logan’ın yumuşak sesi yankılandı “ Bayanlar?”
Başımı kaldırıp ona baktım ve gülümsedim. Oda bana gülümsedi. Ardından Grace’e döndü ve “ Biraz ara vermeye ne dersiniz?” dedi.
“ Karnım gurulduyor,” dedim her şeyi bir yana koyarken. Grace benim bıraktığım eşyaları geri aldı ve “ Siz gidin,” dedi. “ Yapmam gereken şeyler var.”
“ Emin misin?”
Grace başını evet anlamında salladı ve bizi umursamıyormuş gibi iş yapmaya devam etti. Bunun için ona minnettardım.
Logan’ın koluna girdim ve “ Evet patron, sanırım zavallı işçine bir yemeği çok görmeyeceksin,” diyerek ona yandan bir bakış attım. Bacaklarını sıkıca saran kotu, ince ve pamuklu kumaştan fildişi rengi gömleği, dağınık saçlarıyla her zamanki gibi mükemmeldi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET
Roman d'amourGeçmiş üzerinize bir gölge gibi düştüğünde, sevginizi şüpheyle yıktığında, Cennet'i Cehennem'e çevirdiğinde ve bütün güzel düşleri yıktığında; güvenebileceğiniz tek şey aşktır.