Bu da Logan'ın ağzından yazılan Epilog :D Ve Cennet'in artık ne kendisi, ne de özel bölümü kaldı tamamen bitti :D Umarım beğenmişsinizdir. Bu hikaye benim ilk göz ağrımdı ve yorumlarınızı görmek beni çok mutlu etti, tekrardan çok teşekkür ederim<3 :') Şu an sınava hazırlandığım için yeni hikayemi yazmak uzun sürecek, umarım o arada beni unutmazsınız :D O zamana kadar au revoir ma chéris :*
“ Seraphina Miller! Hemen buraya gel yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!”
Başımı okuduğum gazete manşetlerinden kaldırarak dehşet dolu bir ifadeyle bana koşan Sera’ya baktım. Kızıl, kıvırcık saçları her adımında dalgalanıyordu. Ben şaşkınlıkla ona bakarken minik parmağını dudaklarına götürerek “ Şşt!” yaptı. Ardından oturduğum koltuğun arkasına saklanmadan önce, yeşil gözleriyle bana yalvaran bir bakış attı. Durumun onun için olan ciddiyetini anlayarak başımı salladım ve gülmemeye çalıştım. Normalde Sera yalvarmayı hiç sevmezdi. Boyun eğmez bir yapısı vardı. Güldüm. Tıpkı annesi gibi. Fakat bazı acil durumlarda şeker gibi oluyordu.
Inna saçları tepeden toplanmış, üstüne bağladığı “ Aşçıyı öp” yazan mutfak önlüğüyle içeri girdi. Pencereden içeri giren günışığı Sera’yla paylaştığı aynı renkteki gözlerine yansıyor ve gökkuşağının her tonunu yansıtıyordu. Cömert kıvrımlara sahip vücudunu gördüğümde aklıma gelen tek şey Sera’ya bir kardeş gerektiğiydi. Dolgun dudaklarını baştan çıkarıcı bir şekilde bükmüştü ve ellerini beline dayamıştı. Sinirden esmer tenini daha da güzel gösteren bir şekilde kızarmıştı. Gözlerini öfkeyle kırpıştırarak bana baktı “ O nerede?”
“ Kimden bahsettiğini bilmiyorum,” dedim yanımda duran gazeteyi elime alarak. Gülmemek için kendimi tutuyordum. Sera arkamda nefesini tutmuş heyecan içinde bekliyordu.
Inna kafasını hafifçe sağa eğdi. Bu sırada isyankâr bir tutam saç alnına düştü. Gözlerini arkamdaki noktaya sabitleyerek oyuncu bir şekilde gülümsedi. “ Demek sen küçük kızımız Sera’yı bugün hiç görmedin sevgilim?”
“ İnan bana aşkım,” dedim ona gülümseyerek. “ Sera’mızı bugün hiç görmedim. Senin yanında olduğunu sanıyordum.”
“ Ah, inan bana üç dakika öncesine kadar bende öyle zannediyordum.” Yorgun bir şekilde iç çekti. “ Sonra birisinin bağış günü için yaptığım bütün kurabiyeleri yediğini keşfettim.”
“ Demek öyle,” dedim gülerek. Sera’nın tatlılara karşı zaafı vardı.
“ Evet. Sen bugün Sera’yı hiç görmediğini söylemiştin.” Bana doğru yaklaşırken yüzünde o çok sevdiğim iş bilir gülümsemesi vardı. “ Öyleyse geriye tek bir kişi kalıyor.”
“ Kim?” dedim masum bir ifadeyle. Inna önümde durdu ve yüzünü bana yaklaştırarak muzip bir şekilde gülümsedi.
“ Sen.”
“ Ben mi?” dedim kollarımı onun beline sarıp kucağıma oturmasını sağlamaya çalışırken.”
Inna niyetimi anlayarak kucağıma oturdu ve kollarını belime doladı. Saçlarındaki tarçın, çay ve şeker kokularını içime çektim. Ardından boynuna bir öpücük kondururken vücudunun misk kokusunu tekrar içime çektim. Dudaklarımı hafifçe boynundan aşağı indirirken Inna derin bir nefes aldı ve kendini geri çekti, fakat fazla uzağa değil. Başını omzuma dayayıp imalı bir şekilde gözlerime baktı. Bu bakışı biliyordum. Çocuk etraftayken olmaz bakışı.
İç çekerek saçlarımla oynamasını ve huzurla gülümsemesini izledim. “ Eğer bunu Sera yapmadıysa onu aramama gerek yok demektir.”
![](https://img.wattpad.com/cover/6943579-288-k158049.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET
RomansaGeçmiş üzerinize bir gölge gibi düştüğünde, sevginizi şüpheyle yıktığında, Cennet'i Cehennem'e çevirdiğinde ve bütün güzel düşleri yıktığında; güvenebileceğiniz tek şey aşktır.