Jimin ve Yoongi yavaşça basamakları çıkarken okulun karanlık ve sessiz olmasından ürkmüştü. Jimin'in sınıfı ikinci kattaydı, Yoongi'ninki ise dördüncü yani en üst kattaydı. Jimin sınıfının önüne gelince hızlıca içeri girip sırasına baktı ancak çantası yoktu.
"Çantam yok. "
"Ne demek yok? Biri almış olmasın? "
"Tabi ya! "
Jimin başına hafifçe vurarak sabahtan beri sessizde olan telefonunu açtı. Jungkook yaklaşık yirmibeş kere aramıştı. Hemen adının üstüne basarak onu geri aradı.
"Jimin sen beni delirtmek mi istiyorsun?! "
Jimin gülümsemişti.
"Yah~! Hyung'a ne oldu? "
"Artık hyung demeyeceğim işte. Görürsün sen. Ha bu arada o korkunç çocukla okulu astığını gördüm çantanı LeeHi'ye verdim JİMİN. "
Jimin tekrar gülümsedikten sonra teşekkür ederek minik bir ağız dalaşının ardından telefonu kapatmıştı. Yoongi ise sadece kıskanıyordu. O Jungkook denen oğlan Jimin'e fazla yakındı.
"Hyung, Kookie benim çantamı almış belki Namjoon hyung da seninkini almıştır. "
Yoongi sesli bir şekilde nefes verdi.
"Namjoon bu gün yoktu. Çantam hala sınıfta olmalı. O dışında kimse bana iyilik yapmaz. "
Jimin kafası ile onaylarken güldü.
"O zaman burada bekle çantanı ben alacağım! "
"Niye? "
Jimin dudak büzmüştü.
"Namjoon hyung dışında dostların olduğunu hisset istiyorum. "
Jimin Yoongi'nin cevabını beklemeden hızlıca merdivenleri çıkarken Yoongi öylece yanlız kalınca mırıldandı.
"Dost? Emin değilim Jiminnie... seninle dost kalabilir miyim bilmiyorum... "
Jimin bir an kendine lanet etti. En üst kat diğer katlardan daha karanlıktı ve Jimin aşırı korkuyordu. Koşarak Yoongi'nin sınıfına girdi ve çantayı sertçe tutup tekrar koşar adım Yoongi'nin yanına döndü?
"Jimin neden böyle nefes nefesesin? "
"Hyung... katınız çok karanlık! Korkudan ölecektim!"
Yoongi Jimin'in sözleri üzerine gülümseyince Jimin eridiğini sanmıştı. Gerçekten. Teninden akan bir damla terin, bir parçası olup olmadığını kontol etmişti yere bakarak.
"H-hadi gidelim hyung?"
Jimin Yoongi'nin önünden hızlıca ilerlerken eli sertçe tutulmuştu. Merakla arkasını döndüğünde onun gözleri ile buluşan diğer gözlere yutkundu.
"N-ne oldu hyung? "
"Metrobüsteki şu adam... Unut onu. İnsanların haddini bilmez ve kaba saba eğlemleri yüzünden kendini üzme. Ki o, senin üzüntünü bile hak etmiyor. Bundan sonra bir şey olursa beni ara. Artık yabancı değiliz."
Yoongi hızlıca Jimin'in önünden yürümeye başlamışken Jimin kızardığını hissetmişti. Onun, onu düşünüyor olduğu düşüncesi içini cayır cayır yakıyorken hızlı atan kalbi de hiç yardımcı olmuyordu. İkili yavaş yavaş koridorda ilerlerken Yoongi, aslında tüm gün aklından kovmak isteyip kovamadığı soru ile baş başa kalmıştı. Jimin'in önünden ilerlerken dayanamayıp sormuştu o soruyu.
"LeeHi çok fazla içtiğin için midenin yıkandığını söylemişti. Neden o kadar içtin? Yani... İçen birine benzemiyorsun ve... Ve... Ah... Sadece bu.."
Yoongi Jimin'in ayak seslerinin artık gelmediğini hissetmişti. Arkasını döndüğünde Jimin'i başı yere eğilmiş bir şekilde buldu.
"Jimin? "
Jimin kafasını kaldırarak buruk bir şekilde gülümsedi. Yoongi o gülüşün altında yatanları bir bilseydi.
"Bunu anlatmaya hala daha cesaretim yok hyung. "
Yoongi kafası ile onayarak yürümeye devam etmişti. Jimin çok narin biri gibi görünüyordu onun gözünde. Çok masum ve saftı onun için. Neden o kadar çok içtiğini gerçekten merak ediyordu. Ne onu bu kadar yıpratmış olabilirdi ki? Aniden durdu.
"Ben? "
Fısıltıyla konuşmuştu. Birden durduğunu fark edince tekrar yürümeye devam etmişti büyük olan. Kafası allak bullak olmuştu. Derin nefes verip hızını yavaşlattı ve Jimin'in yanından yürüdü. Onun önünden gitmesine gerek yoktu. Yanında olması yeterliymiş gibi hissetti.
Sonunda bahçeye indiklerinde Yoongi saate baktı.
"Cidden geç olmuş seni evine bırakayım. "
Jimin kafası ile onaylayıp teşekkür etmişti. Sonra aniden Jimin durdu. Yoongi bunu fark edince Jimin'e baktı. Gözleri bir yere kitlenmiş bir şekilde donup kalmıştı.
"Yoongi? "
Yoongi bu tanıdık ses ile birlikte kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. Sesin sahibi okula yeni gelen Japonca hocası bay Kwon Ji Yong'a aitti.
"İyi günler her-... Ah yani Bay Kwon. Bizimde okulda küçük bir işimiz vardı şimdi gidiyoruz. "
Jiyong arsızca gözlerini Jimin'e çevirip gülmüştü.
"Anladım anladım. Arkadaşın ile beni tanıştırmak ister misin? "
Jimin ağlamamak için kendini sıkıyordu.
Yoongi'nin duyamayacağı şekilde mırıldanmıştı.
"Bu o... Bu o adam..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Follow me ✧ Yoonmin ✔
FanfictionBazen küçük bir kargaşanın sonucudur doğan aşk. İplerin ne zaman koptuğunu bilmezsin. Sadece ucunu bulana kadar devam edersin. Ama ucuna ulaşamadan, onunla ortada bağlanırsın. O zaman geldiğinde, gerçekler iki tarafı da acıtır. Ama buna rağmen devam...