Bazen küçük bir kargaşanın sonucudur doğan aşk. İplerin ne zaman koptuğunu bilmezsin. Sadece ucunu bulana kadar devam edersin. Ama ucuna ulaşamadan, onunla ortada bağlanırsın. O zaman geldiğinde, gerçekler iki tarafı da acıtır. Ama buna rağmen devam...
Kitaplığa elini uzatmış yüksekçe olan raftan istediği kitabı almaya çalışıyordu, Jimin. Hayliyle yetmeyen boyu ile homurdanırken arkasından kitaplığa uzanan el ile önce irkildi sonra merakla izledi.
Yoongi, tek eli cebinde almaya çalıştığı kitaba uzanıyordu. Malesef onun da boyu yetmemişti.
"Ama... Filmlerde böyle olmuyordu..."
"Bizim filmimizde oluyormuş demek ki Jimin."
Minik büyüğüne kıkırdarken belini saran kollar ile bedenin omzunan tutundu.
"Ah sevgilim ne yapıyorsun?"
Aniden onu üst rafa doğru kaldırarak yükselten beden ile irkilmişti. Dengesini toplamaya çalıştığında artık ulaşabildiği kitabı çekerek bırakdı.
"Ah aldım!"
Zafer dolu bir eda ile gülümserken onu yere indiren sevgilisine bakmıştı.
"Şimdi görevlinin yanına gidelim. Kookie istediği kitabı bulduğum için çok sevinecek."
"Pekala. Um... Sevgilim. Kitaptan bir şey sarkıyor."
"Huh?"
Anlamaz şekilde bakan miniğin bakışları yavaşça kitaba, ardından kitaptan sarkan ince ve uzun kumaşa takışmıştı. Masaya doğru bırakarak kumaşın üstüne yan yazışmış yazıyı okudu.
Park Jimin, saya ayırıldı bu kitap. Hadi aç en güzel sayfamı.
Kendi ismini okuyan genç daha bir meraklanmıştı. Yavaşça kalın kapağı kaldırarak kumaşın sıkıştığı sayfayı açtı. İçi oyulmuştu sayfaların ve tam orasından minik bir kutu vardı. Dayanamayarak kutuyu parmakları arasına alırken, tanıdık kolların belini sardığını hissetti. Yoongi, çenesini omzuna yasladığında gülümsemişti.
"Senin işin bu... Değil mi?"
"Hmhm..."
Kollar belinde dönerek, yüzünü kendisine çevirmesini sağladığında elleri yanaklarını bularak hafif hafif okşamaya başlamıştı.
"Üçüncü senemiz... Bugün o gün değil mi?"
Jimin'in parıl parıl bakan gözleri gülümsetmişti Yoongi'yi bir daha. Kafasını olumlu şekilde sallayıp derin bir nefes almasının ardından boğazını temizlemesi uzun bir konuşma yapacağının habercisiydi.
"Park Jimin. Aynı zamanda sevgilim, dostum ve ailem. Ben, çoğu zaman uzun konuşmam ve sevgimi sözlere dökmem-dökemem bilirsin. Ah iyi değilim çünkü bunda bebeğim. Şuan dahi yazdıklarımı unuttuğum için doğaçlama devam ediyorum. Ama, ama... Bu konuşmaya çok ihtiyacım/ız olduğunu hissediyorum. Uzun zaman geçirdik. İyisi de vardı kötüsü de. Bizi ayıranlar oldu, yıkmaya çalışanlar oldu... Ama bir hepsini aşarak birbirimizi bulduk. Sevgi adına. Aşk adına... Benim küçük meleğim; İyi ki varsın. İyi ki yanımdasın. İyi ki sana aşık olmuşum. Gerçi, ben hep sana aşık olurdum. Sana ve ruhuna. O güzel ruhun ve düşüncelerin... Fikirlerin ve umutların. O umut verici yanın. Benim güzel renkli dünyam ve ailem... Bugün, seninle resmi olarak da bir aile olmak istediğimin günüdür Jimin."
Heyecanla elleri titrerken Yoongi'nin miniğin elindeki kutuyu alarak önüne diz çöküp tek elini tutarak kutunun kapağını açtı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Jimin... Benimle evlenir misin?"
Sessizliğin ortasından dona kalmış küçüğünün cevabını bekliyordu. Bekledi... Bekledi... Ancak cevap yoktu. Ne yapacağını bilemeyerek telaşını saklar bir şekilde ayağa kalktı.
"Ah şey, ç-çok erken oldu sanırım. Hazır değilsen anlarım ben-"
"Evet..."
Fısıltı gibi çıkan ses ile Yoongi susarak yutkundu.
"Yani... "
Dolan gözleri ile tebessüm etti Jimin.
"Evet seninle evlenirim."
"Ah tanrım..."
Rahatlamış bir nefes vererek sevinçle güldüğünde kutudaki çiçek deseni dışarıda olan yüzüğü eline aldı. Miniği kadar minik olan ellerinden birisini alıp yüzüğü yavaşça parmağına takmıştı. Ne de çok yakışmıştı. Usulca dudaklarını üstüne kondurdu hemen.
"Ben de... Ben de seninkini takmak istiyorum."
Bedenden onaylar bir bakış alan küçük daha geniş, çiçekleri içte olan yüzüğü alarak sevgilisinin kemikli parmağına takarak tıpkı onun gibi öpüp sıkıca kollarını boynuna doladı.
"Ah Jimin... Seni öylesine seviyorum ki..."
Miniğinin kıkırtıları ile onu kucağına alarak saçları arasını öptü ve devam etti.
"Hadi eve gidelim. Kook ve Yugyeom'u yiyişirken basıp azar çekmek çok eğlenceli."
"Yah çok kötüsün~."
Merhabalar! Biliyorum biliyorum bu bölüm nereden çıktı şimdi böyle diyorsunuzdur. Öncelikle bugün, yani 21 Ocak 2017; Kitabımın ilk senesini bitiriyor olacağı gün. Benim için oldukça özel bir gün. Kitap yazmak konusunda olan korkularımı ilk kırdığım gününü tarihi çünkü 21 Ocak. Bundan önce çok başka bir hesapta çok başka hayal ürünü kişiler ile fantasik kitaplarım oldu ama ilk ciddiyet altında olan çalışmamdır, Follow me. Genelde fantastik şeyler yazarım. Hayal ürünü ve bilim kurguya olan yoğun ilgim beni bu tür şeyler yazmaya itiyor hayliyle. -Pellucidum ve Mr. Blood adlı kitaplarımda da bunu görebilirsiniz.- Şimdi, bunu neden anlattığıma gelirsek; Follow me içinde fantasik yaratıkları veya herhangi bir şeyi barındırmamayı başaran ilk kitabım. Tek mi olur tabi o bilinmez. Biliyorum biliyorum, kitabın pembe diziye kaçan bir tarzı da var. :') Kıymetli yorumlarınızı teker teker okuyorum. Fazla da olsa onları tek tek okumayı kendime ilke edindim. Kötü karakterlere söven mi dersin, sapık arkadaşımız tarafından önce fake yemiş sonra şaşırmışlar mı dersin, tatlı çiftimize sevgi dolu mesajlar yazanlar mı dersin, beni en çok güldürenler arasında olan kitabı trolleyenler mi dersin... Hepsini çok çok seviyorum. Her neyse~. Hadi gelelim sadede. Ben de bu gün için özel bir bölüm yayınlamak istedim. Umarım bu minik hediyemi beğenmişsinizdir. Buraya kadar usanmayıp okuyan herkese teşekkür ediyorum. Hepinizi canı gönülden çok seviyor, varlığınızı eksik etmemenizi diliyorum. ♡