Yoongi, Namjoon ve Jin ile kendi evine gitmişti ama Jimin için endişeleniyordu. Babasının geleceğini duyunca çok şaşırmıştı. Babası nasıl biriydi acaba?
Bu sırada Jimin koltukta huzursuzca otururken yan koltukta oturan babasına baktı. Eskiden babası ile çok yakındı. Annesi ile ayrılınca babasını pek görmez olmuştu. Bu süreçte de araları açılmıştı tabi. Bu yüzden ne konuşacağını bilemiyordu Jimin.
"Bir sorun mu var... baba?"
Sonlara doğru sesi var ile yok arasında çıkmıştı. Sesinin acizliğine sinirlenip Leehi'ye baktı. En az onun kadar gergindi. Bay Park oğluna dönerek derin bir nefes aldı.
"Jimin... annen. Hapse girmiş."
Üzülmüş müydü? Yada sevinmiş? İkisini de hissedememişti.
"Pek bir şey değişmedi. Zaten görmüyodum. "
Bay Park yaşlı gözler ile oğluna bakarken boğazını temizleyip kendini toparladı.
"Yani annenizin pis işlerinden haberiniz vardı? "
"Evet. Bir senedir zorla Fransa'da tutulduğumda öğrendim herşeyi."
"Fransa?"
"Uzun hikaye... "
Leehi sinirle Jimin'e bakıp babasına döndü.
"Jimin bir senedir Fransa'daydı. Neler yaşadı haberin var mı baba! Kendine zarar vermeye bile çalışmış! Neden... neden hiç gelmedin? "
Bay Park pişman bir şekilde kızına baktı. Haklıydı. Neden aile dağıldıktan sonra o ortadan kaybolmuştu ki? Neden hiç gelmemişti?
Jimin'in de en zorlandığı zaman da buydu zaten. Hep istemişti... belki asıl Peter Pan babasıdır diye umut etmişti. Babasını seviyordu çünkü. Hala da sevmek istiyordu.
"Bu yüzden buraya geldim ya zaten... "
Bay Park derin bir nefes aldıktan sonra devam etti.
"Biliyorsunuz ben Amerika'da yaşıyorum. Buraya sizi de almak için geldim. Benimle birlikte Amerika'ya gelmenizi istiyorum. "
Neden şimdi baba?
Neden hayat hep tümsekler koymak zorundaydı? Neden hep ikilemde kalmak zorundaydı insan?
Babasıyla gitmek istiyordu. Babasını özlemişti. Dayanacağı bir şey olsun istiyordu. Jimin artık bir babam var demek istiyordu.
Ama Yoongi?
Onu bir daha görememek öldürürdü. Ona tekrar kavuştum derken yeniden kaybetmeyi kaldıramazdı.
"Ne zaman gideceksin?"
"Bu akşam... "
"Akşama kadar düşünmek istiyorum. Lütfen... "
Leehi de Jimin'e katıldı.
"Sorun değil Jimin. Ama lütfen çabuk karar ver. Ben otelde olacağım. "
Leehi itiraz etti.
"Burada kalabilirsin baba. Sonuçta bir zamanlar burada biz bir aileydik. "
Bay Park kızına gülümserken Jimin aceleyle evden çıktı. Şu an kimsenin yanında olmasını istemiyordu. Sessizce düşünmek istiyordu. Çok zordu...
Ya babası, ya Yoongi. İkisini aynı anda alabilse? Mümkün gibi görünmüyordu. Bir banka oturarak başını elleri arasına aldı. Neden her şey bu kadar kafa karıştırıcıydı?
Elini cebine atıp çaresizce telefonunu aldı ve Yoongi'yi aradı."Alo Jimin? İyi misin? Baban ne dedi? Bir sorun mu var?"
"Annem hapse girmiş."
"İyi olmuş! Ah... şey... öyle demek istememiştim."
"Sorun değil. Umurumda değil. "
"Oh... tamam. Öyleyse...? "
"Babam onunla Amerika'ya gitmemizi istiyor. "
"Ne? Yani gidecek misin? Yine? "
"Yoongi... ne yapacağım bilmiyorum. Babam ile gitmek istiyorum ama seni bırakamam. Her şey çok zor... "
"Buna kendin karar vermelisin Jimin. Kendin için doğru olanı seç. Ben her zaman arkandayım unutma."
"Umarım öyle yaparım. Görüşürüz."
Jimin Yoongi'nin cevap vermesini beklemeden telefonu kapattı ve banktan kalktı. Çoktan kararını vermişti.
Babası ile de gidecekti Yoongi ile de kalacaktı. En azından istediği buydu. Umarım verdiği karar en doğrusuydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Follow me ✧ Yoonmin ✔
FanfictionBazen küçük bir kargaşanın sonucudur doğan aşk. İplerin ne zaman koptuğunu bilmezsin. Sadece ucunu bulana kadar devam edersin. Ama ucuna ulaşamadan, onunla ortada bağlanırsın. O zaman geldiğinde, gerçekler iki tarafı da acıtır. Ama buna rağmen devam...