Jimin uzun bir süre titreyen telefon sayesinde güzel uykusundan uyanmıştı. Dün Jiyong'un arabasına attığı dev çizik ve mangalarını yakması ona büyük keyif vermişti ve huzurlu bir uyku çekmişti.
Kimin aradığına bakmadan telefonu kulağına götürdü ve hırıltılı bir ses çıkardı.
"Jimin? "
"Huh? Namjoon hyung? "
"Yoongi birden sinirle evden çıktı. Size geliyor olabilir. Jungkook bir şey demiş mi ? "
"Ah emin değilim. Birazdan öğrenirim. Haber verdiğin için teşekkürler hyung."
Jimin telefonu kapattıktan kısa bir süre sonra çalan kapı sesi yüzünden ürkmüştü. Şu an en mantıklı şey hala uyuyor gibi yapmaktı sanırım. Kısa bir süre sonra gelen ayak seslerini hissedince korkusu artmıştı. Yavaşça kapısı açıldı ama kim olduğunu görmüyordu.
"Acaba...? "
Yoongi miydi bu? Kesinlikle oydu. Jimin Yoongi'nin neden onun odasına girdiğini merak ederken kızarmamayı diledi. Üstündeki yorganın aşağıya kaydığını hissettiğinde kalbinin çıkabileceği ihtimalini ciddi ciddi düşünmüştü.
"Tamamen çıplak değilmiş. "
Jimin'in kafası karışmıştı. Yoongi niye gelmişti. Sonunda dayanamayıp gözlerini açtı ve kapıdan çıkmak üzere olan oğlana baktı.
"Yoongi? "
Yoongi onu duymamazlıktan gelip hızlıca odadan çıkarken Jimin biraz şaşırmıştı. Niye gelmişti?
Yavaşça yataktan kalkıp gerindikten sonra üstüne bir tişört geçirdi. Odasından çıkarken Jungkook ve Yoongi'yi kapının yanında dikilirken görünce ürkmüştü. İkisinin gözleri de Jimin'e kayınca Yoongi'nin gözlerinin yaşarmış olduğunu gördü. Her şey kaymış gibi hissetti o an. Onun Yoongi'si ağlamak üzere gibiydi. Korkmuştu.
"N-neler oluyor?"
"Sizi yalnız bırakayım."
Jungkook son kez Jimin'e endişeyle baktıktan sonra merdivenlerden aşağı inmişti. Yoongi Jimin'e bir adım yaklaştı.
"Jiyong sana bir şey yaptı mı? "
"H-hyung... demek öğrendin..."
"Sana birşey yaptı mı dedim! "
Jimin Yoongi'nin bağırması üzerine dili tutulmuştu. Hayır diye bağırası geliyordu ama konuşamıyordu.
"Y-yoongi... "
"Jimin... hoşuna gitti mi? "
"N-ne? "
"Zevk aldın mı!? "
Yoongi'nin böyle düşünmesi Jimin'in canını acıtmıştı.
"Oradan bakılınca orospuya mı benziyorum! "
Bir anda şaşırılacak kadar yüksek çıkmıştı küçüğün sesi. Yoongi daha da sinirleniyordu ama neden sinirlendiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Aslında, Jimin'e sarılmak istiyordu. Jimin'in de gözleri yaşarmıştı.
"Beni böyle mi görüyorsun Yoongi? "
"Neden Jimin? Neden ilk bana söylemedin? Benden hoşlanmıyor musun? "
"Senden hoşlandığımı kim söyledi? "
Yoongi donup kalmıştı. Haklıydı. Jimin ondan hoşlanmıyordu ki, hiçbir zaman öyle bir şey söylememişti. Jimin sadece ona hayrandı. Belkide... hoşlanan oydu? Yoongi hiçbir şey demeden merdivenlerden inip evden çıkarken Jimin öylece kaldı. Ne yapmıştı? Az önce ne olmuştu? Şimdiden söylediklerinden pişmandı. Gözlerinden yaşlar akarken olduğu yere çömeldi. Belkide artık Yoongi ile hiç konuşamayacaktı. Yapamazdı onsuz. Ucundaki ayaklara bakarken ona doğru çökerek sarılan Jungkook'a baktı.
"Jimin... Ona senin söylemen gerekirken burnumu soktum. Artık benden nefret edeceksin değil mi? Pislik gibi hissediyorum... "
Jimin oğlanın sözlerine şaşırıp ona sarılan oğlana karşılık verdikten sonra siyah saçlarını karıştırdı.
"Saçmalama. İyi yaptın Kookie. Hem ben hiç söyleyemezdim belki."
Jimin buruk bir şekilde gülümsedikten sonra ayağa kalkarak odasına girdi. Jungkook ne yapacağını düşünürken Yoongi ile konuşmayı umut ederek aşağı inip kapıya yöneldi. Tam o sırada içeri giren LeeHi onu es geçip aceleyle çıkan Jungkook'a baktı.
"Nesi var bunun? "
Arada duyduğu hıçkırıklar daha da korkmasınına sebebiyet veriyordu. Elindeki poşetleri kenara bırakarak yavaşça yukarı çıktı. Jimin'in kapısı açıktı. Yavaşça kapıya yaklaşarak içeri baktı. Jimin uzun bir içki şişesini kafasına dikiyordu. LeeHi hızlıca yanına gidip şişeyi sertçe çekti.
"Jimin ne yapıyorsun? B-bu içki şişesini nereden buldun? "
Jimin sadece ağlıyordu. Kıyamet kopacakmış gibi...
"Mahvettim galiba... "
Jimin'in sesi boğuk çıkmıştı. LeeHi eğilerek saygı duyulası bir kalbi olan ikizine sarıldı.
"Sorun aslında bu değildi... "
LeeHi Jimin'in dediklerini dinliyordu.
"Onu ne zaman fark ettiğimi anlarsa? Onun fotoğraflarını çekmemin sebebinin ona olan hayranlık yerine nefret olduğunu anlarsa? Onu korkutmaya çalıştığımı anlarsa? Pişmanım. Onunla karşılaşmam şanstı. Asıl amacım... ama... ama... o kaderimdi. "
Jimin sonlara doğru kelimeleri yutmaya başlamıştı. Kafası uyuşuyordu. Yavaşça gözlerini kapattı. LeeHi bu cüsseyi kaldıramayacağını bildiği için yatağın üstündeki yorganı alıp yerde yatar pozisyona geçmiş Jimin'in üstüne örttükten sonra kafasını kaldırarak yastığı da yerleştirdi. Elindeki içki şişesine bakan LeeHi en son Jimin'in Yoongi'ye yaptıkları yüzünden pişmanlık duyduğunda içtiğini biliyordu. Jimin, birçok sorunu atlatmaya çalışıyordu. Fazla güçlüydü LeeHi'ye göre. Kendisi iki yıl önce tacize uğradığında Jimin'in ona hiçbir şey olmamış gibi yaklaşmasını düşündü. Ailesi ondan utanıp Amerika'ya taşınma kararı alınca onu bırakmayan Jimin'di. Okulda zorbalık görünce sığındığı kişi Jimin'di. Kötü kâbuslar gördüğünde birlikte uyuduğu kişi Jimin'di. Bir yıl önce tekrardan tacize uğrayıp aklını kaçırmak üzereyken yanında olan Jimin'di. Jimin onun hep yanındaydı. LeeHi hüzünlü bir şekilde akan gözyaşlarını sildikten sonra abisinin alnına bir öpücük kondurdu.
"Hep yanındayım Jimin."
![](https://img.wattpad.com/cover/60562689-288-k923501.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Follow me ✧ Yoonmin ✔
FanfictionBazen küçük bir kargaşanın sonucudur doğan aşk. İplerin ne zaman koptuğunu bilmezsin. Sadece ucunu bulana kadar devam edersin. Ama ucuna ulaşamadan, onunla ortada bağlanırsın. O zaman geldiğinde, gerçekler iki tarafı da acıtır. Ama buna rağmen devam...