Murtaza Hoca , sınıfa girdiğimizde öfkeden kızarmış yüzü ve genişlemiş burun delikleriyle sınıfı azarlamakla meşguldü.
Kendini bağırmaya öyle kaptırmıştı ki geç kalmamızı bile umursamadan, bizi görünce eliyle geçin işareti yaptı. Talihimize şükrederek uçar adımlarla yerimize oturduk.
Tarihle ilgili tüm derslere o giriyordu.Bu da onu otomatikman en çok görmek durumunda kaldığımız öğretmen yapıyordu.
Muro'nun köpürmesinin nedeni sınıf defteriydi. Kayıptı ve yerini bilen kimse yoktu. Arka arkaya savurduğu tehditlerle defteri bulmaya çalışıyordu ama başkan ve başkan yardımcısı dahil kimse ona istediği şeyi vermiyordu.
Aslında telaşlı ve sıkkın yüzlerinden onların da konudan haberdar olmadıkları çok açıktı ama 'Muro' bu gerçeği görmeyecek kadar sabit fikirli ve histerik bir adamdı.
Arkadaşlarım için üzülsem de bizi direk hedef yapmaktan kurtaran bu kayboluşa yine de minnet duyarak arkama yaslandım.
Muro herkese, böbreğini çalmışlar gibi feryat ederken sınıftakiler, savurduğu tehditlerden korktuklarından değil ama aynı şeyleri yüksek sesle duymaktan bezdikleri için birbirlerine bakıp suçluyu arıyorlardı.
Bir an dikkatimi o çekti. Benden birkaç sıra önde tek başına oturuyordu. Hafif yan dönmüştü ve başını öne eğmiş hafifçe gülümsüyordu. O bildik, kazandığı zaman yüzünde beliren ,ezberlediğim ukala gülümseme.. Ona baktığımı anlamış gibi başını benden tarafa çevirdi ve istifini bozmadan göz kırptı. Ares.!
Aman tanrım,o yaptı!
Gözlerimin ani büyümesinden anladığımı anlamış olacak ki, gülümsemesi daha da belirginleşti. Önüne dönüp kadife sesiyle
''Hocam.'dedi. Tüm sınıf ejdarhanın öfkesini üzerine çeken sese dönerken o rahattı.
Murtaza Hoca onu bölen kişiyi görmek için sesin geldiği yöne dönüp Ares'e dikkatlice baktı. Biraz bekleyip gözlerini kıstı. Sanırım Ares'in notlarını hatırlamaya çalışıyordu. Bu da dersleri iyi ise daha az azarlanacak demekti.
Standart prosedür !
Ne hatırladı bilmiyorum ama bakışları birden yumuşadı. 1 dakika öncesinde sırtına mızrak saplanmış boğalar gibi bağıran adam sakince,
''Efendim çocuğum, Ares'ti değil mi?' dedi.
Tüm sınıf nutku tutulmuş bir halde onları izlerken Ares sıradan bir şekilde,
''Evet hocam ARES, defterle ilgili bir fikrim vardı, onu söyleyecektim.'' diye cevapladı. Kafası suça ve suçluya odaklı hoca saniyesinde ''Kim aldı?'' dedi.
Ares ''Yooo, yanlış anladınız, kimin aldığını bildiğimi söylemedim. Sadece bir tahminim var. Defterde dolmamış bölümler vardı, belki eksikleri tamamlamak için öğretmenlerden biri almıştır.
Cevap o kadar mantıklıydı ki daha önceden ben dahil kimsenin aklına gelmemesi ilginçti.
İyi ama demin ki o bakış neydi?
Murtaza Hoca da aynı şeyi düşünmüş olacak ki bir kaç saniye düşünüp 'Evet, umarım bir öğretmen almıştır.' diyerek küçük bir gözdağı verip konuyu kapattı.
'Sayfa 84, Osmanlı Devlet Teşkilatı, açınız.''
Murtaza Hoca biraz önceki çok sesli haykırışlarının aksine ders anlatırken tek bir notada kalmaya yemin etmiş gibiydi. Motonon konuşmaları eğer aklım Ares'te olmasaydı beni de uyuklatabilirdi ama kafam hala bana bakışında ve göz kırpmasındaydı.
Fazla anlam yüklüyorsun.
Füsun sıkıntıdan kitabının kenarındaki boşluklara Sünger Bob resimleri çiziyordu. O an aklıma bir fikir geldi. Üzeri Hello Kitty çıkartmalı defterimin ucundan bir parça kağıt kopardım ve Füsun'un anlamsız bakışları altında tek bir kelime yazdım ve hızlıca katlayabildiğim kadar katladım.
Bunu yapma dostum!
Esneme seslerinin açıktan açığa duyulduğu anların birinde benden iki sıra önde oturan Ares'e 'Piştt' dedim.
Bu kötü bir fikir!
Şanslı günümdeydim. Beni ilk seslenişimde duydu ve şaşırarak ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Hala geç değil.
Beni durdurmaya çalışan iç sesimi bastırdım ve elimdeki küçük kağıdı ona fırlattım. Tek hamlede ve doğru zamanda avucu açıldı ve kağıdı kaptı. O ana kadar sırtı bize dönük olan Murtaza Hoca arkasında olan biteni sezmiş gibi geriye döndü ve Ares'i sol yumruğu havadayken yakaladı.
Uppsss!
Kağıdı istediğinde Ares, gri gözlerini kısarak'' Hayır! ''dedi. İçimden eyvah, diye geçirdim. Mesele uzayacaktı. Murtaza Hoca tanıdığım en takıntılı insandı ve neredeyse her şeyi kendine yapılmış bir hakaret olarak algılıyordu.
Ares'in karizmayı çizdirmemek adına kağıdı vermeyeceğini de tahmin ediyordum. Çıkmaz sokaktı yani. İç sesimi dinlemiş olmayı diledim ama artık çok geçti.
Her daim insanları parmağında oynattığını gördüğüm Ares aptal kağıda kutsal emanet muamelesi yapıyor ve olabilecek en ters kelimelerle ve tavırla reddediyordu hocayı. Bu da yetmezmiş gibi birde farkında olmadan inatçı küçük bir çocuk gibi başını vermeyeceğim anlamında sağa sola sallıyordu.
Sorunun sebebi ben olmasam kimin kazanacağına dair bahse girer eğlenirdim bile ama başı benim yüzümden dertteydi. Yaşanan bu saçmalığa son vermem gerekti.
Hayır,sen dahil olma.
''Ares!''
Çıkan ses benimdi.Bunu yaptığıma inanamayarak yineledim.
''Ares, sorun yok, verebilirsin.''
Tüm sınıf gibi artık hoca da bana bakıyordu. Yüzünde beliren aptal gülüşten yeni bir aşk mektubu yakalamış olduğunu düşündüğünü anladım. Aslında sıra arkadaşım da dahil herkes aynı şekilde bakıyordu.
Saçmalamayın gençler, Ares ve ben mi?
Benim telkinim mi Murtaza Hoca'nın ısrarı mı bilmiyorum ama Ares sonunda ikna oldu ve kağıdı sakınma gereği duymadığı kötü bakışlarla hocaya uzattı.
Zafer sarhoşluğuyla kağıdı alan hoca şovunu yapmadan durmayacaktı. Kat kat olmuş küçük kağıdı herkesin gözü önünde açtı ve sesli olarak okudu. O an içimden aldığım tüm terbiyeye rağmen ona bağırıp yaptığının ne kadar seviyesiz olduğunu haykırmak istedim.
Evet , onun tahmin ettiği üzere aşk mektubu değildi ama olabilirdi de. Özel bir durumu ifşa etmek de neyin nesiydi.?Okuduğu kelimeyi anlayamadığı için olsa gerek , tekrarladı.
n i de y n m s i
Tuhaf kelimeyi ikinci kez okuması da işe yaramadı. Cevap arar gibi Ares'e ve bana baktı.
Bırak artık, peşini be adam.
Artık ona yakıştığını düşündüğüm adıyla Muro, yeni bir adap erkan kıymet bilme ile ilgili bir nutka başlıyordu ki Barış Manço'nun dersin bittiğini bildiren o kadife sesini duydum. Zil çaldı.
Şükür.Hiç çalmayacak sandım.
Çarpıntı yapan nasihatlardan kurtulmanın sevinciyle hızlıca toparladım. Sınıf hızla dışarı hücum etmişti.
Ares de!
Füsun ceket giymediğinden hemen hazır olmuştu bile. Neler oluyor bakışı bu kez görmezden gelemeyeceğim kadar ısrarcıydı. Konuşmanın kaçınılmaz olduğunu bilsem de ertelemek istedim. Zaten biraz önce yüzüme gözüme bulaştırdığım bir durum vardı. Önce onu halletmeliydim.
Tabi hemen gitmeseydi...uyuz!
Sınıf birer ikişer boşalırken Mert ve Füsun beni bekliyordu.Evlerimiz farklı mevkilerde olsa da en azından bahçeye kadar beraber yürüyebilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERi(Kitap Oldu)
Teen FictionSAVAŞ TANRISIYLA OYUN OYNAYAN KÜÇÜK KIZIN HİKAYESİ...(romantizm) *6 Kasım 2016 1 milyon okunma sayisi! İntikam isteyen iki kişilik bir mezar kazsın.(Konfiçyüs) Geriye dönüp hatırladığım ilk şeyi sorsalar oyun derdim. Kimi zaman t...