Sevgili okur, 20 bölüm boyunca beni desteklediğin için teşekkürler. Tam olarak 26 ocak'da başladı yolculuğum. Bu gece itibariyle 4990'a ulaştı okunma sayısı. Az mıdır, çok mu? Emin değilim.
Emin olduğum şey her geçen gün bu işi ve yarattığım karakterleri daha çok seviyor oluşum. Mutlu sonları sevmem ben ama mutlu anlar ,mutlu anılar için söz verebilirim size. Şimdi hep beraber devam edelim deli aşıkların serüvenine...:)
Merhaba Arkadaşlar.
What App grubu kuruyoruz. Kitaplarla ilgili paylaşımlar ...Abartmadan ve rahatsızlık vermeden kitap önerileri..Yazar tavsiyeleri...Serseri Aşk Bulutların Üzerinde ve diğer kitaplarla ilgili sohbet...katılmak isteyen özelden numarasını yazalabilir. 1 haftayı bulur grubu oluşturmam.
Bu arada Istanbul da yaşayanlar el kaldırabilir mi litfen. D r kitap fuarında olacağım söyleşi için. Kimler katılabilir yazarsanız sevinirim...Yeni bölüm en kısa süre içerisinde yazılacak.sevgilerKeyifli okumalar.
Nefesim Ares'in kine karıştığında, o zamansız, boyutsuz evrende, hiç kimse yokken ve ben aslında hiç kimseyken, ruhumun içine hapsolduğu kabuğundan sıyrılıp kanatlandığını hissettim. Ağzımda davetsiz misafirler gibi dolaşan dili, tadı, boynundan yayılan reçine kokusu, yüzümde küçük tarantulalar misali ileri geri gezinen parmakları...
Artık bana ait olmayan vücudumu yukarıdan izledim. Arsız ve duraksız öpücüğüne aynı sertlikle karşılık veriyordu aşağıdaki ben. Elleriyle Ares'i yüzüne bastırıyor, gözlerini açmadan, es vermeden sanki yaşaması için gerekli tek ilaç dudaklarındaymış gibi hoyratça, muhtaç gibi öpüyordu.
Çığlık atarak havalanan bir yaban ördeği geçti üstlerinden. Gri, sıska bir tavşan yakınlarında bulunan yuvasına koştu. Yemek derdindeki bir yaban domuzu uzaklardan kokularını alıp yön değiştirdi. Yukarılardan izlediğim kabuğuma ,yani kendime dönme zamanı geldiğinde, sonsuza kadar sürebilirmiş gibi düşündüğüm öpüşleri de son buldu.
S.tir...Sera! Burada kal şapşal kız.
İç ses kusursuz bir senfoninin ortasında kopan keman yayı gibi girdi araya. Dudaklarımız ayrıldığında nefes nefese hatta yorgunduk. Ares ellerini yüzümde tutacak kadar dirayetli kalabilmişti ama ben bedenime pompalanan ayarsız hormonların hücumuna hazırlıksız yakalanmış, resmen pert olmuştum.
Bir süre her anlamda normale dönmeyi bekledik. Ormanın ortasında yüzümüz birbirine dönük, bakışlarımız yerdeyken az önce yaşadığım şeyi özlemiştim bile.
Biraz dirayet ama Sera!
Haklıydı yine. Bir müddet sakin kalıp yeniden kontrolümü ele geçirmeliydim. Ares, her zaman en doğru kelimeleri bulmakta üzerine olmayan sevgilim, sarsılmış görünse de nihayet ağzını açıp konuşabildi.
"Vay canına, sanırım az önce dudağımı ısırdın Sera." Gözleri yalancı bir kınama ile parlarken gülümsüyordu.
Pislik.
İç sesin içerlemesine şaşırmadan Ares'in sahte alay etme pasına sağlam bir gol savurdum.
"Sen de yüzümü yutuyordun az daha."
Ucuz esprilerimiz, az önce ikimize de kamyon çarpmış gibi hissettiren olayın ağırlığını azalttı. Ares'in bilerek konuşmayı bu yöne çektiğini farketmiştim.
O da benim gibi savruktu. Tam ağzını açıp başka bir gereksiz şaka yapacaktı ki, kaldırmaya takat bulduğum elimle dudaklarını kapattım. Dudakları, az önceki öpüşün etkisiyle nemliydi ve hafif kızarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERi(Kitap Oldu)
Teen FictionSAVAŞ TANRISIYLA OYUN OYNAYAN KÜÇÜK KIZIN HİKAYESİ...(romantizm) *6 Kasım 2016 1 milyon okunma sayisi! İntikam isteyen iki kişilik bir mezar kazsın.(Konfiçyüs) Geriye dönüp hatırladığım ilk şeyi sorsalar oyun derdim. Kimi zaman t...