12 Kasım 2017 pazar günü Tüyap kitap fuarında imza günümüz var.İstanbuldaki arkadaşları beklerim..
"İşte" dedi Ares. "Söz verdiğim gibi."
İşaret ettiği yerde ahşap, köhne bir kulübe duruyordu. Aferin bekleyen çocuklar gibi yüzüme baktı.
"Sanırım iddaayı ben kazandım."
İkimizi de alt üst eden ikinci öpüşmemizin üzerinden bir hayli zaman geçmişti. Konudan konuya atlayıp küçük kozalağı tekmeleyerek ne kadar yürüdük bilmiyordum ama gösterdiği yerde, kesinlikle bir yerleşim yeri olmadığını biliyordum. Gözlerimi devirerek,
"Burada kimsenin yaşadığını sanmıyorum." dedim. "En azından şu anda..."
Memnuniyetsizliğimi bertaraf etmek için,
"Hadi ama sırf benim kazanmamı istemediğin için böyle yapıyorsun" dedi.
Durumumuz giderek daha zor bir hal alırken onun aklı hala iddaadaydı. Kızgın olmakla gülmek arasında kaldım.
Kızmalısın Sera.
Hayır Sera, şunun sevimliliğine baksana.
İkinci sesin telkiniyle gözlerimde cevap arayan gri gözlerine baktım. Yavru bir fino kadar sevimli ve şapşal görünüyordu. Kaybolmak gerçekten umurunda değildi. O her zaman olduğu gibi oyun derdindeydi.
"Kabul et dostum, kaybettin. Artık benim esirimsin." diye gülümsedim.
Seçimim başımı fena halde derde sokacaktı.
Çok fena hemde.
Gri gözleri mızmız çocuklar gibi kısıldı.
"Nasıl yani ? Sana yerleşim yeri bulacağımı söylemiştim, buldum. Ben kazandım küçük hanım."
"Ares af edersin ama b.k buldun", dedim aynı mızmız çocuk edasıyla.
"Sen bana insanların olduğu bir yer vaat etmiştin. Kaybettin işte kabul et."
"Senin çok şey olacağını tahmin ederdim ama hilebaz bir oyunbozan olacağını hayır." dedi beni kendine çekerek. İkimizde ,silgimi aldı, kavgası yapan ilkokul çocukları gibi davranıyorduk. Aynı anda gülümsedik.
"Ben de senin çamura yatacağını tahmin etmezdim", diyerek belime sarılmış kollarından tuttum.
Bir süre bakıştıktan sonra olası bir zaman kaybının daha önüne geçmek için zarifçe kollarından sıyrılıp,
"Haydi içeriye bakalım", dedim.
Av için kullanıldığını düşündüğüm kulübe ahşap bir sundurma ve iri taşlarla kabaca sınırı çizilmiş, yabani otlar yüzünden neredeyse fark edilmeyecek bir bahçeden oluşuyordu. Ares önden kendisi gidecek şeklide elimi tutup ön kapıya doğru ilerledi. Üst kısmı kalın buzlu camdan yapılmış olan kapıdan içeriyi görmek zordu.
"Kimse var mı?" diye seslendi.
"Heyy, içeride kimse varmı?" Tahmin ettiğimiz üzere boştu. Ares bana dönüp camı kıracağını söyledi.
"Nasıl yani bu haneye tecavüz olmaz mı?"
"Olur."
"Yani..."
"Giderken camın parasını bırakır özür dileriz" dedi.
"Dalga geçme bunun için suçlanabiliriz."
"Seni benim zorladığımı söyleriz yakalanırsak."
Söylediği şey beni bir korkak gibi göstermişti. Gerçi korkuyordum evet ama kuyruğu dik tutmaya da kararlıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERi(Kitap Oldu)
Teen FictionSAVAŞ TANRISIYLA OYUN OYNAYAN KÜÇÜK KIZIN HİKAYESİ...(romantizm) *6 Kasım 2016 1 milyon okunma sayisi! İntikam isteyen iki kişilik bir mezar kazsın.(Konfiçyüs) Geriye dönüp hatırladığım ilk şeyi sorsalar oyun derdim. Kimi zaman t...