SEVGİLİ OKUYUCU:)BU HAFTA KENDİ ÜSTÜN IRKIMA EVRİLİP KALİTEYİ BOZMADAN İKİ BÖLÜM ÇIKARMAYI PLANLIYORUM.
Bölümü okurken Barış Manço'nun Kara Sevda adlı şarkısını öneriyorum:)
Düşündüklerinden daha kısa zamanda, çok yakınlaşan her insanın yapacağı gibi ,yaşadıklarımızın tadını çıkarmak ve belki de nasıl birer sevgili olacağımıza karar vermek için ''Arayacağım,bekleyeceğim.'' cümleleriyle ayrıldık.
Onu kapıdan yolcu ederken aklıma babamın maçı izledikten sonra yorumlarını dinlemek için kanal kanal gezerek annemi delirtişi geldi.
Çatık kaşlı, ciddi yüzlü, takım elbiseli adamlar saatlerce her pozisyonu tekrar ederken babam ne görüyordu bilmiyorum ama benim sınır tanımaz hayal gücümle tek gördüğüm düşman karargahının yerini ve savaş planlarını ele geçirmiş ve elde ettiği bu bilgilerle yeni bir strateji geliştiren kurnaz komutanlardı.
Şimdi tek yapmak istediğim o adamlar gibi saatlerce ve saatlerce Ares'le yaşadıklarımın üzerinden geçmekti. Kesinlikle hazım problemi yaşıyordum.
Odanın içinde ileri geri volta atarken bedenimdeki tüm kaslar uyanıktı. Kalbim dibine kadar yaşamak istediğim o tatlı hisle deli gibi çarpıyordu.
Zihnim Ares'in cümlelerinden küçük kolajlar hazırlayıp montajlamış, gösterime sokmuştu bile. Gözümün önünden geçen bizim filmimizdi, başlangıcımız..
Midemde milyonlarca küçük kurtçuk vardı sanki. Aşık olan insanlardan kelebek uçması tabirini duymuştum oysa.
Aşkın yazılı olmayan kanunlarındaki klasik tasvir kelebek olsa da ben kurtçukları da sevmiştim. Küçük, tüylü ayaklarıyla midemde ileri geri hareket ediyor, beni sürekli tetikte tutuyorlardı.
Attıkları voltalardan mı bilmem karnım acıkmıştı. Daha yeni yemedim mi ,diye düşünürken saati ve zaman mevhumumu da kaybettiğimi anladım.
Vuhu. Sandığımdan hızlı batıyorsun Sera. Aferin sana,alkışşşş.
Engel olamadığım bir gülümseme ile mutfağa gittim. İç sesi kaale almayacaktım. Annem kendi kurallarının hüküm sürdüğü topraklarında, yanında şekersiz sütlü kahvesiyle 'Zaman ve Hiçlik Felsefesi' adında, başlığından bile bir şey anlamadığım bir kitap okuyordu.
Kendi ayağınla gidiyorsun, annen yüzüne bakar bakmaz şıp diye çözecek biliyorsun değil mi Sera?
Belki de sandığından daha renk vermez biridir, ona biraz güven.
İşte yine iki olmuştu iç seslerim. İstemesem de birincisine hak verdim. Annem ,duvarların ötesini görebildiğini düşündüğüm korkunç derecede zeki bir kadın, hatta bence bir tür yüz falcısıydı...
İstanbul'a taşınınca hiç birine inanmadığım bir ton gerekçe sunarak işten ayrılmıştı. Babamla ortak aldıklarını düşündüğüm bu kararın asıl gerekçesi bendim oysa. Okuldaki son yılımdı ve iyi bir üniversiteye gitmem için bana daha çok zaman ayırmak istiyordu. Bana söyleseler kabul etmeyip fikirlerini değiştireceğimi bildiklerinden başka nedenler sunulmuştu önüme. ''Yemedim gençler'', dedim içimden ''Yalan konusunda çok amatörsünüz.''
Buna rağmen oyunlarına dahil olup her fırsatta eve gelince annemi görmenin ne kadar keyif verici olduğunu yüksek perdeden yineleyip durdum. İmalı bakışmalar ve farketmediğimi sandıkları doğru yaptık! gülüşmeleri beni çok eğlendiriyordu.
Annem zamanının çoğunu kitap okumaya ayırıyordu. İşi bırakınca bunalıma giren çoğu insanın aksine özgürleşmiş ve daha mutlu bir insan haline dönüşmüştü. Belki de erken emekliliğin tek sebebi ben değildim gerçekten. İçeri girince başını kitaptan kaldırıp beni süzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERi(Kitap Oldu)
Roman pour AdolescentsSAVAŞ TANRISIYLA OYUN OYNAYAN KÜÇÜK KIZIN HİKAYESİ...(romantizm) *6 Kasım 2016 1 milyon okunma sayisi! İntikam isteyen iki kişilik bir mezar kazsın.(Konfiçyüs) Geriye dönüp hatırladığım ilk şeyi sorsalar oyun derdim. Kimi zaman t...