12-HARİKALAR DİYARI

28.4K 2.9K 165
                                    

   Orman karanlık ve sıktı. Adını bilmediğim kocaman yapraklı ağaçlar sonsuz göğe doğru mızrak gibi uzanıyor ve gökyüzünü görmemi engelliyordu.

Gece mi gündüz mü anlamadım. Rüzgar sık yapraklı ağaçların arasından ürpertici çığlıklar atarak esiyor eski orman bu çığlığa inlemeyi andıran bir şarkıyla cevap veriyordu.

   Korkmam gerekirdi ama korkmadım. Daha önce geldiğim bir yerde gibiydim. Ayak altında çıtırdayarak kırıldığını tahmin ettiğim bir dal ses sesi duydum yürürken. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde oradaydı . Arkasını dönmüştü ve yere bakıyordu.

   Siyah pelerinli karaltı, konuşmaya benzeyen tuhaf mırıltılar çıkarıyordu. En fazla bir kaç adım ötemde olmasına rağmen sesi çok uzaktan geliyor gibiydi.

    Ona doğru ilerlerken ormandaki az miktarda ışık da giderek azlıyor gibiydi. Burada kalacaksam güvenli bir yer bulmalıydım. Siyah pelerinli. Belki onu takip edebilirdim. Buraları biliyor gibiydi. Beni gördüğüne emindim ama tepki vermemişti. Belki de yabancılar tarafından rahatsız edilmek istemiyordu.

Bu ormanda tek kalmaktansa misafirperver olmadığı belli olan bu yabancıyı takip etmeliydim.

-HEY!, dedim sevimli çıkmasını umduğum bir sesle.

Cevap vermek yerine yürümeye başladı.

Yeniden 'Hey!' dedim, 'Beni bekle.'

    Daha da hızlandı. Tökezleyerek onu takip ettim. Benim aksime zorlanmıyordu ormanda. Çıplak kollarım ağaçların gövdelerinden uzun dilli yaratıklar gibi çıkan sarmaşıklarla çizilmiş kanıyordu.

'Dur diyorum, bana yardım etmelisin.'

Tepki olarak hafifçe duraksadı, ona yetişemediğimi fark etmiş olmalıydı.

     Minnet duyarak yanına yaklaştım. Nefes nefeseydim ve korkmaya başlamıştım. Sırtı hala bana dönüktü ama nedense yüzünü merak etmedim. Oysa birine güvenip güvenmeyeceğimi anlamak için gözlerine bakardım hep.

-Kalacak bir yere ihtiyacım var,bana yardım eder misin? dedim soluk soluğa. Hava soğuktu ve sanki daha da soğuyacaktı.

     Kollarımla bedenimi sarıp soğuktan korunmaya çalışarak bir ses duymayı bekledim. Konuşmak yerine eliyle biraz önünde duran küçük çukuru gösterdi.

    Karanlığa rağmen çukuru net görebiliyordum. Helezonik halkalar kıvrılarak derinleşiyor bir yerden sonra açı değiştirerek gözden kayboluyordu.

-Ben bunu biliyorum, dedim neşeyle.

-Bu tavşan deliği. Alice 'nin girdiği!

Yüzü karanlığın gölgesiyle tamamen görünmezdi sadece iki parlak nokta seçebildim. Gri gözler!

-Ben seni tanıyorum, değil mi ? dedim.

Başını 'evet' anlamında aşağı yukarı oynattı.

-Ben burada kalabilir miyim?

    Evet, olduğunu düşündüğüm bir fısıltı duydum hareket ettiğini görmediğim dudaklarından. Ses güven vericiydi. Şiir okur gibi, pürüzsüz ve ahenkli.

   Çukura adım atmadan önce geriye dönüp son bir kez bana yarım eden yabancıya baktım. Gri gözler bu kez aşağı değil bana bakıyordu. Artık yüzünü görebiliyordum.

-Sen ,diyerek duraksadım. Ares?

   Çelik grisi gözleriyle bana baktı ve dudakları kıpırdamasa da uzaklardan gelen sesin onun olduğunu biliyordum.

SERSERi(Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin