''Bununla yüzleşmeye hazır değilim.'' dedim iç sese.
''Saçmalama'', dedi. ''Ben senim. ''
''Şimdi söylemek zorunda mıydın?" dedim haklı olmasını umursamadan.Bununla yüzleşmek zordu. Bununla yüzleşmek acı verirdi. Bununla yüzleşmek hemen ardında bırakabileceğin bir şey değildi.
Rahatla dedi iç ses. Kanser olmadın. Alt tarafı aşıksın.
Evet ,belki ölümcül bir hastalığa tutulmamıştım ama biraz öngörü ve biraz gözlemle ona yakın bir şey olduğunu biliyordum.
Olayı dramatize etmek istemesem de burnu havalı güzel kızlardan ,kimse üzemez diyeceğiniz kendini bilen amansız tiplere kadar onlarca insanın aşk karşısında beyni olmayan organik yaşam formları halinde gezindiklerini, çoğunlukla sürünüp bambaşka kişilere dönüştüklerini görmüştüm.
İşte bu yüzden topuklarıma vura vura koşup, ardıma bakmadan uzaklaşmak istiyordum. Kendime kulak verdiğim ve aylardır kaçındığım gerçekleri kabul etmek zorunda kaldıktan sonraki bir kaç saat boyunca kulaklarımda acil durum sirenleri uğuldadı.
Evin içinde odadan odaya giriyor hiç birine de sığamıyordum sanki.Kafamı dağıtmasını umarak salona,televizyonun karşısına geçtim.ilgimi çeken bir şey bulamayınca da kapatıp sırt üstü uzandım ve tavanı izlemeye koyuldum.
Öylece ne kadar beklediğimi bilmiyorum.Gözlerimi sabitlediğim noktada mucizevi bir çare arayışındayken duydum ismimi.
''Sera!''
''Seraaaa!''
Annem araya tam zamanında girmiş de olsa,''Ne var anne?'' dedim huysuzca.
Madem bir ergenin yapacağı en son şeyi de yapmış, yani aşık olmuştum, o zaman dilediğim kadar suratsız ve mız mız olma hakkım da vardı.Annem agresif tonlamamı fark etti ise de bozuntuya vermedi.
''Bir arkadaşın seni görmek istiyor. Hasta olduğunu duymuş.''
Siren sandığın şey kapı ziliymiş sevdalı ,dedi iç ses. Düpedüz eğleniyordu.
Aklımdan hasta olduğumu bilen iki kişinin ismi hızla geçse de ihtimal vermedim. Mert ya da Füsun'un evimi bildiklerini sanmıyordum, üstelik o ikisi birlikte hareket ederdi. Annemse tekil konuşmuştu.
Beklenmedik misafirin kim olduğunu görmek için kat kat olmuş battaniyeden kurtulup kapıya yöneldim.
Sürprizleri hiç sevmiyorum.
''Haklısın iç ses. '' dedim zihnimden. "İşte anlaştığımız bir konu."
Zamansız ve teklifsiz misafire içimden saydırarak yürüdüğümde annem yapmacık olmayan bir nezaketle yabancıyı içeri davet ediyordu. Salon girişine ters açı ile kondurulmuş kapı yarı aralıktı ve geleni göremiyordum.
''Rahatsız etmek istemem. Telefonuna ulaşamayınca merak ettim. Hasta olduğunu öğrenince de bir uğramak istedim efendim.''
Ares !?
"Ares !?"
İç sesle aynı anda döküldü kelimeler ağzımızdan. Kapıyı ardına kadar açıp ,ne kadar şapşal göründüğümü umursamadan beklenmedik misafirime baktım.
''Burada ne işin var?''
''Telefonuna ulaşamadım, merak ettim. Bir de hasta olduğunu söylediler.''
''Bunun için evime gelmen gerekmiyordu. Mesaj bırakabilirdin.''
Biraz ötemde varlığını unuttuğum annem :''Seracım dedi, sadece benim anlayacağım uyarı yüklü bir sesle. ''Arkadaşın senin için buraya kadar gelmiş,kapıda değil odanda konuşun dilerseniz, ben de size kekle çay getireyim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERi(Kitap Oldu)
Novela JuvenilSAVAŞ TANRISIYLA OYUN OYNAYAN KÜÇÜK KIZIN HİKAYESİ...(romantizm) *6 Kasım 2016 1 milyon okunma sayisi! İntikam isteyen iki kişilik bir mezar kazsın.(Konfiçyüs) Geriye dönüp hatırladığım ilk şeyi sorsalar oyun derdim. Kimi zaman t...