9-OYUN BAŞLIYOR

31.5K 3.2K 234
                                    

Aşağı indiğimizde hava iyice bozmuştu.Sabaha nazaran çok soğuktu ve hafiften yağmur çiseliyordu.Füsun hızla kararan havaya bakıp başıyla bisikletimi işaret etti.

'Gidebilecek misin?Yağmur hızlanacak.''

''Giderim,merak etme.''derken şimdiden buz kesmiş ellerimi ceplerime sokup biraz sonra açıkta kalacaklarını düşünmemeye çalıştım.

Mert ''Emin misin kanka,pardon yani Sera. Offf bu da çok resmi oldu ya!Nolur sanki kanka desem.''diyerek izin ister gibi Füsun'a baktı.

Sorunun asıl muhattabı benken ona bakması çok komikti.Bu kez ben önce davranarak araya girdim.

''Sorun yok,dilediğin şekilde hitap et.''dedim gülerek.''Ama benden de hemen aynı şekilde davranmamı bekleme.''

Füsun ''Oğlum sen hakikaten malsın,utanmasan kıza evlenme teklifi edeceksin bir günde.' diyerek yine olayı yumuşattı.

Onun bu tarz esprilerine alışkın olan Mert bu kez şaşırmıştı.''Yok artık kızım .!!dedi.''Ne evlenmesi o benim kankam,ayrıca ben..''

''Sen ne Merdo ?dedim muzipçe. Kırdığı pot ikisi arasındaki adı konmamış şeyin ilk itirafı olabilirdi.Arada kaynasın istemiyordum. Ayrıca biraz önce derste yaptığım şey hakkında konuşulsun istemiyordum.

Füsun artık üşüyor gibiydi,''Evet sen ne?''diyerek destekledi beni.

Çapraz ateş arasında kalmış Mert biraz duraksadı.

Hadi ama söyleyebilirsin.

Doğru cevap oradaymış gibi Füsun'a baktı ama arkadaşım da en az benim kadar ,e hadi söyle ne var ,modundaydı. Füsun'un olaya ilgisizliği onu durdurmuş olmalıydı.

''Ben evlenmeye karşıyım.''dedi ve belli etmemeye çalışsa da yüzü asıldı.

''Aman! Millet de sıraya girmişti seninle evlenmek için.Hem merak etme sıraya girseler bile ben izin vermezsem kimseyle evlenemezsin.Ya benimsin ya toprağın anladın mı balbazar!

Füsun öyle bir cevap vermişti ki ,normal zamanda da hafif şakın bakan Mert hepten alıklaşmıştı. Açıkçası ben de espri altına gizlenmiş olduğunu düşündüğüm bu sözleri bir yere koyamıyordum.Sürekli paslaşıyorlardı ama gerçekte adım atan yoktu.

Cilveli boncuklar!

Tuhaf sessizliği ben bozdum.

''Siz ikiniz yolda devam edersiniz birbirinizi asıp kesmeye,gitmeliyim pokemonlar.Yarın görüşürüz.

Mert'in görüşürüz kanka ve Füsun'un akşam arayacağım cümlesini duyduğumda çoktan yürümeye başlamıştım bile.Hava bir kaç dakika içinde daha da soğumuştu sanki.Bisikletin minions puflu anahtarı elimde şıngırdarken evde babamın ben seni uyarmıştım diyen sesini duyabiliyordum.

Bisikleti koyduğum yere yürüyene kadar perçemlerim alnıma yapışacak kadar ıslanmıştı bile.

Oyalanan bir tek ben kaldım sanmıştım ama park için ayrılmış küçük bölümde yanlız değildim.Koyu yağmur bulutlarının iyice kararttığı havada yüzünü seçemediğim biri daha vardı.Gözlerimi kısarak kim olduğunu anlamaya çalıştım.

Bir dakika !Ares bu.Beni mi bekliyor?

Şaşırdığımı belli eden bir sesle ''Burada ne arıyorsun '?'dedim.

''Seni bekliyordum.''

''Fark ettim. Ama neden?''

''Belki beni de bırakırsın.''dedi bisikleti göstererek.Tüm fonun griden siyaha döndüğü atmosferde gülümserken gözleri ışıldıyordu.

Çemberindeki ve gövdesinde pembe çıkartmaları işaret ederek,''Kız bisikleti bu,şöhretine zarar gelmesin? dedim.

Hiç mütevazı olmayarak 'Şöhretimi bazı şeyler için askıya alabilirim sanırım.'diye cevapladı.

Ukala!

''Şaka bir yana,gerçekten neden buradasın ?Yani, havaya bakacak olursak seni soğukta bekleten sebep ne?''

''Ben şaka yapmıyordum.Beklediğim sendin.Beklememin sebebine gelince...Biliyor olman gerekirdi.''

Şaka yapmıyormuş.Yemezler!

''Derste bana attığın not.''

Avucunda duran buruşmuş kağıda görünce şaşırdım.

''Murtaza Hoca aldı sanıyordum notu?''

''Aldı,evet .Ama arkasından koşup onu geri vermesi için ikna ettim.''

Ağzımı açtığım anda 'Nasıl diye sorma,ettim işte.''diye devam etti.

Gözlerini dikerek anlamsız kelimeyi tekrarladı.

nideynmsi

''Bu ne demek?''

Bu kez eğlenme sırası bendeydi.

''Hmm dedim,''Çözememene şaşırdım.Bu bir anagram.''

Yüzü tabi ya dercesine şekil değiştirirken ''Ne olduğunu sorma,kendin çöz.''diyerek biraz önce ağzıma tıkadığı lafımın rövanşını aldım.

Uyuzluk sadece sana özgü mü sandın?

''Çözeceğim .''

''Kolay gelsin o zaman.''dedim pedala asılıp uzaklaşırken.

'' Bekle.'' dedi.''Bulursam doğru mu değil mi ,sormak için ararım.''

''Numaram sen de yok ki. ''derken gülümsüyordum.İstese de vermezdim.

Keyfim arkamdan 'İstersem bulurum prenses,deyişiyle yarım kaldı.

''Bulurum ve saat kaç olursa olsun ararım.''

Kızmam gerekirdi,dönüp saçmalamamasını söylemem..''Sen kendini ne sanıyorsun ?''gibi bir şeyler işte...

Onun yerine sadece pedallara daha hızlı asılıp gülümsedim. Soğuk rüzgar yüzümü kırbaçlıyordu. Bisikletin kollarını tutan ellerim şimdiden morarmış ve büzüşmüştü. Sanki birileri bugün yaptıklarım yüzünden kızmıştı ve bu tufanın sebebi bendim..

Evrenin mesajına kulaklarımı tıkayıp sürmeye devam ettim. Bir oyun başlatmıştım. Ares le. Adı bile savaş tanrısı olan bir serseriyle...Sadece ismi bile vazgeçirmeliydi beni bu oyundan. Ama ben de kolay lokma değildim. O farkında olmasa da, dengiydim.

Savaş Tanrısı..Oyun oynayacak başka kimse bulamadın mı!

İçimi karartan iç sesimi de evrenin mesajı gibi görmezden geldim ve yüzüme küçük soğuk iğneler batıran yağmurun daha da hızlanmaması için dua ettim.

Bisikletimin önündeki küçük farın zayıf ışığı önümü aydınlatmakta aciz kalıyordu. Zaten kas gücümle çalışan bu küçük lamba bana önümü göstermekten ziyade birilerinin beni görmesi içindi. Frenlerin bakımını yeni yaptırmıştım ama ıslak zeminde kaymadan durmam zor görünüyordu. Sırf yere bakarak yürüdüğü için beni görmeyen birilerine çarparak bir gerilim daha yaşamak istemiyordum.

İçi yağmur sularıyla dolmuş çukurlara bata çıka sokağın başına geldiğimde yağmur rüzgarla beraber öfkeli çığlıklar atarak ve sanki özellikle benim tepemden aşağı yağıyordu.

Lanet olsun, sırılsıklam oldum.

SERSERi(Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin