Savcı Ezel Hanım on bin nüfuslu Akçataş ilçesine atanmış, göreve başlayalı henüz iki gün olmuştu. Çeşmebaşı ilçesi ise dört bin nüfuslu bu ilçeye komşu ilçe olup ilçede bulunan Adliye geçmiş yıllarda kapatıldığından Çeşmebaşı ilçesinde ortaya çıkan adli olaylara da Akçataş Adliyesi bakmaktaydı.
Saat 23.15 sularıydı. Savcı Hanım yatağına henüz uzanmıştı ki telefonu çalmaya başladı. Hızla yatağından doğrulup komodinin üzerindeki telefonuna uzanarak cevap verdi.
Merhaba Savcı Hanım, ben polis memuru Yakup. Kusura bakmayın rahatsız ediyorum.
"Buyurun Yakup Bey SİZİ DİNLİYORUM" dedi Ezel Hanım kötü bir şey olduğunu düşünerek. Merakla polisin kendisine olayı anlatmasını bekliyordu.
Sayın Savcım az önce Çeşmebaşı İlçe Emniyet Müdürlüğümüzü daha önce burada görev yapmış bir şoför arayarak, sağlık memuru arkadaşının kendisine intihar mesajı çektiğini ve evine bakmamızı telefonda bildirdi. İlgili şahsın zilini çalmamıza, kapısına vurmamıza rağmen cevap alamıyoruz. Durum ciddi olabilir. Ne yapalım, kıralı mı Efendim kapıyı?
"Tamam siz kırın kapıyı, bende geliyorum birazdan" dedi ve telefonu kapattı. Polis memuru Savcının " hemen geliyorum" sözüne çok şaşırmıştı. "Daha intihar edip etmediği belli olmayan bir kişi için neden diğer ilçeden kalkıp geliyor bu savcı" diye mırıldandı.
Polis bu şekilde düşünmekte haklı idi. Şuana kadar kendileriyle çalıştığı savcıların tamamı cinayet vakalarında bile saatler sonra geliyorlardı. "İlerleyen yıllarda bunun da diğerlerinden farkı kalmaz" diye düşündü.
Mustafa'nın yolun diğer tarafında olan komşuları da sesleri işitince olay yerine gelmişler, polisin zorla kırıp açtığı kapıdan içeri bakarak merakla izlemeye başlamışlardı.
Savcı Ezel ise kurum aracına çoktan binmiş Çeşmebaşı ilçesine doğru yola çıkarak biran evvel olay yerine gitmek istemişti. Genç Savcı titrek sesini gizlemek amacıyla kimseyle konuşmuyor heyecanını bastırmaya çalışıyordu, "insan neden tatlı canına kıymak ister ki" dedi içinden.
Acaba ne olmuştu? Gerçekten de intihar etmiş miydi sağlıkçı? Hemen siyah deri işlemeli çantasından telefonunu alarak polis memurunu aramak istedi. Telefonun şebekesinin çekmediğini gördü. Buna rağmen yaklaşık 5 dakika süreyle durmadan kendisini arayan polis memurunu aradı. Şebeke hala yoktu, "Lanet olsun" diyerek öfkeli bir ses tonuyla "Neden burada hat çekmiyor" diye seslendi kurum aracını kullanan palabıyıklı şoföre. Şoför iki ilçe arasında maalesef çekmiyor Savcı Hanım demişti ki bayan Savcı " Daha hızlı sür şunu Mustafa Efendi" dedi.
İlçeye yaklaştıkları esnada arkadan siren çala çala gelen ambulans, önünde içerisinde savcının bulunduğu araçtan yol istedi. Savcı Hanım arkasına dönüp kendilerinin dibinde biten ambulansa bakarak "Görüyor musun Mustafa Efendi? bir de hızlı gidiyorum dersin. Bak ambulans yetişti bize. Kesin oraya gidiyordur" dedi.
Kapıdan içeri giren polisler koridora açılan salon kapısının sol tarafında bulunan krem renkli kanepenin üzerinde Mustafa'yı sırt üstü yatar pozisyonda buldular. İşte bu esnada 112 ekipleri olaydan haberdar edilmişti. Çeşmebaşı ilçesindeki ambulans başka bir hastaya gittiğinden genç adam için ambulans Akçataş ilçesinden çıkarılmıştı.
Ambulansın diğer ilçeden geleceğini öğrenen polisler ilçede bulunan doktoru aramışlar Mustafa'nın evine gelmesini istemişlerdi.
Dr Alper Mustafa'yı o şekilde görünce biran panikledi. Ne yapacağını bilmiyordu. Bilincinin kapalı , hala solunumunun ve dolaşımının zayıf olduğunu biran evvel desteklenmesi gerektiğini söyledi. Mustafa ölmemişti. Belki de son dakikalarıydı.
Olay yerine gelen 112 ekipleri Mustafa'yı ambulansa alarak il merkezindeki Devlet Hastanesine götürmek üzere oradan ayrıldılar. Ambulans oradan ayrıldıktan birkaç dakika sonra bayan savcı olay yerine geldi.
Arabanın arkasından indiği esnada altın sarısı saçları ve deniz mavisi gözleriyle meraklı kalabalığın hayranlık duyan bakışları arasında Mustafa'nın evine girdi.
Polis memuru salona girdiklerinde Savcı'ya açık olan masa üstü bilgisayarın Word Sayfasına Yazılmış olan "artık yaşamak istemiyorum, ölümümden kimse sorumlu değildir. Herkez hakkını helal etsin" notunu gösterdi. Savcı Hanım polis memuruna dönerek "Bilgisayara dokunan oldu mu" diye sordu. "Bilgisayar klavyesinde parmak izi arıyoruz arkadaşlar"
Salonda bulunan açık kahve renkli çiçek motifleri bulunan halının üzerinde ise dört adet boş ilaç kutusu bulunuyordu. Polis memuru Savcıya mutfakta çöpe atılmış halde bulunan bira şişelerini bir adet enjektör, birkaç tane boş ilaç ampulüve serum poşetini gösterdi.
Önce dışarıda bulunan doktorun yanına giderek Mustafa'nın durumu hakkında bilgi istedi. Durumunun kritik olduğunu öğrendiğinde ise
" Neden intihar etmek istedi sizce Doktor Bey" diye sordu.
"Bilemeyeceğim Savcı Hanım, ama bu arkadaşımızın psikolojisi bozuktu. Ben ve arkadaşlar Mustafa'yı sürekli idare ediyorduk. Geçtiğimiz hafta Cuma günü kuruma gelen müfettiş sebebiyle de işten atılacağını düşünüyor, bir haftadır kimseyle konuşmuyordu. Bir gün önce de bana hafta içi psikiyatriye gideceğini söylemişti.
Bu serum nedir peki?
"Bugün birkaç gündür geçmeyen gribi için benden kendisine serum ve grip ilaçları yazmamı istemişti" dedi doktor Alper.
"Madem bu insan intihar etmek istiyor, sizce neden ilaç kullanıp serum yazdırıyor, sizce bu normal mi?
"Bilemiyorum Sayın Savcım"
Halının üzerinde bulunan ilaçları siz mi yazdınız?
Bir tanesi benim yazdığım ilaç. Diğerlerini ben yazmadım.Savcı Hanım son bir defa odayı incelemek üzere eve girdi. Gözünden bir şey kaçmış olabileceğini düşünüyor, odayı dikkatlice süzüyordu. Biran bilgisayarın üzerinde duvarda asılı olan fotoğrafa gözü ilişti. Elinin işaret parmağıyla duvarda asılı olan fotoğrafı göstererek "Mustafa bu mu" diye sordu polislere.
Polis Memuru Yusuf Bey Savcı Hanıma dönerek "Evet Efendim, kendi halinde biriydi Mustafa" dedi.
Yanındaki kim eşi mi?Hayır, Savcı Hanım birkaç sene önce görmüştüm o bayanı , zaman zaman Mustafa'nın yanına gelir birkaç gün kaldıktan sonra giderdi. Sanırım sevgilisiydi"
"Neyse ben kaçıyorum arkadaşlar. Sağlık durumu hakkında bana muhakkak bilgi veriniz. Arkadaşlarının ifadelerinin de bu akşam alınmasını istiyorum. Bir gelişme olursa yine beni arayabilirsiniz. Kolay gelsin size diyerek" araca binip ilçeden ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Ve Cellat
Детектив / ТриллерMustafa 'lanet' olarak nitelendirdiği işsizlikten nihayet 2007 yılında atanarak kurtulmuştu. Daha doğrusu kurtulduğunu sanmıştı. Asıl lanet Mustafa'yı memuriyet hayatında yakalayacak, dürüstlüğün vefanın bedelini ağır bir şekilde taksit taksit ödeye...