BEKLENMEYEN HABER

26 1 0
                                    


Savcı Hanım'ın peşi sıra odaya giren şoför kandırıldığını düşündüğü için endişelenmeye başladı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Çaresizce masanın önünde olan koltuğa oturduktan sonra konuyu açması için Savcı Hanımın konuşmasını bekledi.

"Abdullah Bey aradığımız dosyayı bulmuşsunuz" dedi. Şoför Abdullah bu söz üzerine "aklı sıra bir de dalga geçiyor benimle" diye söylendi içinden. Titrek bir ses tonuyla sadece

"Evet, Savcı Hanım" diyebildi. Ezel Hanım şofördeki bu ani değişimin farkına varsa da bu değişime şoförün son günlerde yaşadığı kaygı ve stresin sebep olduğunu düşünüyordu. İçerisinde Adli Tıp Kurumundan gelen raporun bulunduğu zarfı ajandasının üzerine bıraktı. İlk olarak Abdullah'ın getirdiği evrakları incelemek istiyordu. Az önce şoförün masasının üzerine bıraktığı klasörü almak için sağ kolunu masanın ön tarafına doğru uzattı.

Şoför Sıddık ise karakola götürülmüş ifadesini vermek için sıranın kendisine gelmesini istiyordu. Anahtarlığın Mustafa'nın evinde bulunduğunu biraz önce yolda gelirken öğrenmişti. "Ben nasıl düşürürüm onu orada, ah! salak Sıddık, şimdi mahvoldun işte" diye söylenmeye başladı.

Ezel Hanımdan beklediği haberi alan Deniz Bey ise müjde vermek için aradığı Sağlık Müdürü ile görüşmesini sona erdirmemişti. Müdür Bey savcıya teşekkürlerini iletiyor, bu iyiliği mükafatsız bırakmayacağını tekrar tekrar yineliyordu. Müdür Bey'in bu tavrı savcı Deniz Bey'in aklına şüphe düşmesine sebep oldu. Kendi kendine "Bir idareci personelini bu kadar düşünür mü?" diye sorular sormaya başladı. Ezel Hanım'ın Sezgin'i serbest bırakması ise onu gayet mutlu etmişti. 'Mutlaka bu güzel kız benim eşim olmalı' diye düşündü ve bunun için neler yapabileceğini düşünmeye başladı.

Bayan Savcı eline aldığı klasörü karıştırdığı esnada şoföre "Abdullah Bey, soruşturmayı derinleştirmek için Sezgin'i serbest bıraktım." dedi. Savcı Hanım'ın sözüyle rahatlayan Abdullah mahcup bir ifadeyle ' ben bunu neden düşünemedim" diye sesli düşündüğünün farkına bile varmadı. Araya giren Ezel Savcı

"Anlamadım Abdullah Bey neyi düşünemediniz?" diye sordu.

Doğrusu Savcı Hanım Siz içeri girmeden Savcı Bey'e söylediğiniz bu sözler sebebiyle biran korkmuştum" dedi ve cümlelerine devam etmek istedi. Savcı Hanım'ın konunun nereye gideceğini tahmin etmesi zor olmadı. "Anladım, biran benden de şüphelendiniz" dedi ve cümlelerini "Bakın Abdullah Bey, benim bu konuyu hakkıyla çözebilmem için yardımınıza ihtiyacım var. İdarenin ve Sezgin'in daha rahat davranıp hata yapması için Sezgin'i serbest bıraktım" dedi. Şoför Savcı Hanım'ın anlattıklarını başını hafifçe öne ve arkaya doğru eğerek onaylıyordu. Genç Savcı son olarak şoförden artık bu ilçede kalmamasını istedi. Kendisine ihtiyaç duyduğu anda bilgi almak amacıyla arayacağını söyledi ve telefonun kapalı kalmamasını istedi...

Ankara Numune Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesinde yaşam mücadelesi veren Mustafa'nın hızla tansiyonu düşmeye başladı. Nabzı zayıflamıştı. Hemşirelerden biri koşarak doktora haber verdi. Doktorların kendisine müdahale ettiği esnada Mustafa ise rüyasında Zeynep'i görüyordu. Zeynep göğe doğru uzanan dar bir merdivenin zirvesinde bembeyaz gelinliğini giymiş sevdiğini bekliyor, Mustafa da nişanlısına kavuşabilmek için koşarak nurdan basamakları olan merdivenden çıkıyordu. Son basamağı da ayaklarının altında bıraktıktan sonra nihayet Zeynebine kavuşmuştu. Birlikte yanı başlarında ortaya çıkan Pembe renkli bulutun üzerine çıktılar. Zeynep;

"Hala duvağımı açmayacak mısın?" diye sordu. Mustafa her şeyi hatırlıyor gibiydi. "Sen ölmemiş miydin Zeynep" dedi. Zeynep sevgilisinin ellerinden tutarak "Hayır canım ölmedim, yaşıyorum, bak karşındayım" dedi. Zeynep'i karşısında sağ olarak gören Mustafa'nın vücudu heyecandan tir titremeye başladı. Gözlerinin akı simsiyah yağmur bulutlarına dönüşmüştü. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı...

O dakikada ağlayan yalnız Mustafa değildi. Az önce duran kalbin yeniden atması için uğraşan doktorlar, Mustafa'nın ailesine de 'her şeye hazırlıklı olun' demeyi ihmal etmemişlerdi. Mustafa'nın kalbinin durduğunu öğrenen ailesi de evlatlarıyla birlikte o saniye ağlıyorlardı.

Mustafa duvağı açmak için elini duvağın ucuna götürdüğü esnada parmağındaki nişan yüzüğünün kayarak aşağı doğru düştüğünü gördü. İşte bu sahne Mustafa'nın gördüğü son rüya oldu.

Mustafa'nın ölümü olayında seyrinin değişmesine sebep olacaktı. O ana kadar öldürmeye teşebbüs etmekten soruşturmayı yürüten savcı artık cinayetten işlem yapacaktı.

Şoför Abdullah ise eski mesai arkadaşlarına veda etmek için ilçeye dönmüştü. Sıddık'ın gözaltına alındığını ise kahvede öğrendi. Savcı Hanım'ın kendisine bu konu hakkında bilgi vermemesine şaşırmıştı. "Hem kimse şüphelenmesin diye Sezgin'i serbest bırakıyor hem de Sıddık'ı gözaltına aldırıyor" diye söylenmekten kendini alamadı. Yapacak bir şeyi yoktu. Savcı Hanım ilçeyi terk etmesini istemişti. Sağlık Ocağı'na gitmek üzere arabasına bindiği esnada telefonu çaldı. Mustafa'nın öldüğünü öğrenmişti. Sağlık Ocağı'na gitmekten vazgeçerek Savcı Hanım'a haber vermek üzere Akçataş ilçesine doğru yola çıktı. Yol boyunca sağlıkçıyla olan anılarını düşünmeye başladı. "Ah be kardeşim, ah be kardeşim" diye mırıldandı. Göz kapakları arasından sızan iki damla yaş yanaklarını ıslattı. Biran ayakucunda gaz pedalına basacak gücü bulamadı. Aracı yolun kenarına park ederek kendini dışarı attı. Çam ağacının altına geçerek çimlerin üzerine oturdu ve sırtını ağacın kalın gövdesine dayadı. Gözyaşları içinde maziye doğru yolculuğa başladı. Gömleğinin cebinden çıkardığı paketinden bir adet alarak sigarasını yaktı ve Mustafa'yla olan hatıralarını tazelemeye devam etti.

Sıddık ise şüpheli sıfatıyla ifadesini vermişti. Alınan ifadesinde " anahtarlığın 112 montunun cebinde olduğundan bahsetmiş, Mustafa ya da Sezgin'in bu anahtarlığı kendisinden gizli olarak alıp odaya bıraktığını" söylemişti.

Ezel Hanım Deniz Bey'in her an odaya girme ihtimaline karşı klasördeki evrakları inceleme işini akşama bırakmayı uygun buldu. Adli Tıp Kurumu'ndan gelen raporu tekrar tekrar okuyordu. Raporda kısaca Mustafa'nın kanında yüksek dozda asetilsalisilik ve feniramine rastlanıldığından bahsediyor ayrıca Mustafa'nın feniramine karşı alerjisi olduğundan bahsediyordu. İdrar tahlilinde çıkan esrar ise güzel savcının kafasında yeni senaryolar yazılması gerektiğini söylüyordu. Gelen rapor doğrultusunda Mustafa'nın alkol almadığından da emin olmuştu. Sıddık'ın verdiği ifadeyi merak ettiği için resmi ifadesinin kendisine ulaşmasını bekleyemedi. Polis memuru Yusuf'u arayarak Sıddık'ın ifadesinin belgegeçer vasıtasıyla gönderilmesini isteyerek beklemeye başladı...

Kendisini toplayan Abdullah az önce yolun kenarında park ettiği aracına yeniden binerek hızla Akçataş ilçesine giden yolda ilerlemeye başladı. Adliye kapanmadan Savcı Hanım'a bilgi vermek istiyordu. Oradan ayrıldıktan sonra da Ankara'ya gidecekti.

Sıddık'ın ifadesinin örneğini eline alan Ezel Savcı ifadeyi okumaya başladı. İfadede Sezgin ve Mustafa'nın suçlandığını görmüştü. Sıddık'ın söylediklerinden yola çıkarak "Acaba böyle bir şey olabilir mi?" diye düşünmeye başladı. Gerçekten Sezgin şoförden intikam almak için olayı Sıddık'ın üzerine yıkmaya çalışabilir mi? Öyle olsa vereceği ifadede anahtarlığa vurgu yapmak için üstü kapalı da olsa bir şeyler söylerdi." Diye olay üzerinde mantık yürütmeye başladı. Sonuçta anahtarlık gözden kaçabilirdi, nitekim öyle de oldu" diyerek az önce kurduğu tezi çürütmeye çalıştı.

Beş on dakika sonra şoför Abdullah Adliye koridoruna açılan kapıda görünmüştü. Doğruca bayan savcının odasına yöneldi. Aklına gelen bu sefer başına gelmemişti. Ezel Hanım'ın adliyeden çıktığını sanmıştı. Uzun sarı saçlı savcıyı masasında gören şoför 'Mustafa'nın öldüğü' haberini savcı hanıma bildirdi.

lSKsZvSHpe

Aşk Ve CellatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin