Şoför Abdullah, Savcı n'ın odasından çıkarken Savcı Hanım da kalemini arayarak, kaleminden Sezgin'in ifadesini alıp kendisine getirmesini istedi. "Tamam sayın savcım" diyen genç savcı kalemi, Sezgin'e dönerek "ifadenizi alacağım" dedi.
Sezgin şaşırmıştı. Oysa polisler kendisine 'ifadesinin savcı tarafından alınacağını' söylemişti.
Savcılık kalemi sağlıkçının ifadesini aldıktan sonra ifadeyi Savcı Hanıma teslim etti. Genç Savcı Sezgin'in ifadesinde birlikte alkol aldık iddiasını yeniden dile getirip getirmediğini merak ediyordu. Daha önce vermiş olduğu ifadeyi dosyadan çıkararak ikisini karşılaştırmaya başladı. İkisi arasında hiçbir fark yoktu. Kalemini tekrar arayarak Sezgin'in odaya getirilmesini istedi.
Sezgin odadan içeri gireceği esnada polis memuru Yusuf elindeki kelepçeyi çözdü. Sağlıkçı kapıdan içeri girdi. Savcı Hanım'ın yüzüne baktığını görünce utanıp başını öne doğru eğdi. Savcı "buyurun, oturun" dedikten sonra:
İfadenizde akşam saatlerinde dört beş adet bira alarak Mustafa'nın evine geçtiğinizi, birlikte içtiğinizi ve bu esnada Mustafa'ya serum taktığınızı belirtmişsiniz. Birayı nereden aldınız?
İlçe meydanında ki büfeden aldık.
Serumu nereden aldınız, Eczaneden mi yoksa Sağlık Ocağından mı?
Sağlık Ocağı'ndan.
Serumun içerisine her hangi bir ilaç kattınız mı?
"Evet, bir adet vitamin ilacı, bir adet antibiyotik ve bu ilaçlar vücutta alerji yapmasın diye alerjiye karşı kullanılan başka bir ilaç kattım" diyen sağlıkçı, seruma katmış olduğu ilaçların bir bir isimlerini söyledi. Savcı Hanım sorularına devam ediyordu.
Sezgin Bey Mustafa tahmininize göre kaç adet bira içti.
En az iki tane bira kesin içmiştir. Savcı sağlıkçıya "Emin misiniz?" diye sorunca sağlıkçı biran duraksadı. "Bu soruyu sormasının arkasında acaba ne yatıyor" diye düşündü. O akşamı zihninde canlandırmaya çalıştı. "Evet, eminim" dedi.
Savcı: "Hemen hemen tüm sağlık personeli arkadaşınızın psikolojik sorunları olduğunu söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?" diye sordu
"Evet arkadaşlar doğru söylüyor. O gün akşama kadar intihar etmekten bahsediyordu. Ben de bu yüzden bira aldım ve onunla konuşarak içini bana döküp dertleşmesini istedim." dedi. Savcı:
"Anlaşılan bu iyi niyetiniz pek işe yaramamış" dedi. Sezgin bu sözler karşısında ne söyleyeceğini bilemedi. Savcının kendisinden şüphelendiğinden artık emindi. Tuzak sorulara kanmamalıyım, sakin olup daha dikkatli cevap vermeliyim" diye geçirdi aklından kızaran yüz teninden habersizce. Bu soru karşısında sessiz kalmayı tercih etti. Savcı Hanım bir dakika kadar kendisine soru sormadı. Sezgin savcıdan kendisine yeniden soru sormasını bekliyordu.
Savcı hanımın sükutu karşısında gözlerini karşı koltuktan ayırıp "soru sor" dercesine güzel savcının gözlerine çevirdi. Savcı'da deniz mavisi gözlerine çökmeye çalışan bir çift kara bulutu, gözlerini ayırmadan izlemeye başladı. Sağlıkçının alnının üst tarafı, saçlarının bitmeye başladığı yerde sanki enlemesine uzanan bir su kaynağı deriyi delerek yukarı doğru sızmaya başlamıştı. Savcı hanım bir dakikadan fazla süren sessizliğini
"Mustafa'yla neden kavga ettiniz?" diye soru sorarak bozmuştu. Sezgin:
Mustafa yaklaşık bir yıldır günlük yazıyormuş. Bir gün bu günlükleri birleştirerek bir kitap çıkaracağını söylemişti. "Savcı Hanım bu bilgiyi ilk defa işitmişti. "Bu günlükleri bulursam bu olayda hemencecik aydınlanır" diye düşündü. "Nerede bu günlükler?, Günlüğün kavganızla bağlantısı nedir?" dedi. Sezgin anlatmaya devam etti.
Mustafa bu günlükleri Sağlık Ocağı'nın bilgisayarında yazıyordu. Bundan yaklaşık 10 gün kadar önce kurumun bilgisayarına yazdığı her şeyi bir kaydedilebilir belleğe kopyalarak bilgisayara yazdıklarını silmiş. Ben de aynı gün Sağlık Ocağı'nın koridorunda bu belleği buldum ve odama geçerek bilgisayara taktım. İçerisinde müzik dosyaları ve çeşitli konu başlıkları altında yazılmış klasörler bulunuyordu. Bellekteki tüm bilgileri Mustafa'nın olduğunu bilmediğim için sildim. Bu yüzden kavga etmiştik." dedi. Savcı Hanım başa dönerek konuyu tekrar alkole getirdi ve sağlıkçıya sordu:
Birayı bardağa koyuptamı içiyordunuz yoksa şişeden mi içiyordunuz?
"Şişede bardağa boşaltmadan içiyorduk" . Ezel Savcı kalemini tekrar arayarak polisi odaya göndermesini istedi ve Sezgin'e dönerek "şu ana kadar ısrarla Mustafa'yla birlikte alkol aldığını söyledin." demişti ki o esnada kapı çalmaya başladı. İçeri polis memuru Yusuf girdi ve "buyurun Savcı Hanım" dedi.
Savcı sağlıkçıya döndü ve "Sezgin Mustafa'nın kanında alkole rastlanılmadı. Hani birlikte içmiştiniz" dedi. Sezgin duyduklarına inanmak istemiyordu. "Ama nasıl olur bu? kendi gözlerimle görmesem bu söylediğinize ben bile inanırdım" dedi. Savcı Hanım kendisine 'yalancı' denilmesine biran ne tepki vereceğini bilemedi. Birkaç saniye sonra ayağa kalkarak " O soruyu bana değil, sana sormak gerekir "nasıl olur bu" diye. Terbiyesiz, senin karşında bir Cumhuriyet Savcısı var! alın, atın bunu nezarete. Cinayetten mahkemeye sevk edileceksin" dedi. Sezgin daha sonra birkaç kez:"Özür dilerim Savcı Hanım beni yanlış anladınız" dese de artık nafileydi.
Polis az önce ayağa kalkan sağlıkçının ellerine kelepçeyi taktı ve Sezgin'i odadan çıkararak kapı önünde bekleyen arkadaşına teslim etti.
Polis memuru Sezgin'i polis aracına bindirerek tekrardan görüşmek için Savcı Hanım'ın odasına giden arkadaşını beklemeye başladı.
Savcı Hanım Polis memuru Yusuf'a kurumda Mustafa'nın kullandığı bilgisayarı alarak incelenmesini ve silinen günlüklerin çıktısının alınarak kendisine teslim edilmesini istedi.
Polis memuru Yusuf şoför Abdullah'la birlikte araca bindi. Araç Akçataş ilçesine doğru yola çıktı.Şoför Abdullah "gereksiz yere hüsnü kuruntu yapmışım" diye söylendi.
Sağlıkçı ise savcının söylediklerini düşünüyor "böyle bir şey nasıl olabilir" diye söyleniyordu. Oysa birlikte alkol aldıklarından emindi. Aklına Mustafa'nın evinde uyuşturucu bulunduğu söylentisi geldi. Yanı başında oturan polis memuru Yusuf'a dönerek:
"Abi, hani Mustafa'nın evinde uyuşturucu bulunmuştu ve Mustafa yüksek dozda uyuşturucu kullandığı için fenalaşmıştı" dedi. Polis Yusuf biran gülümsedi ve :
"Kim uydurdu bu yalanı?" diye sordu.
"Yusuf Abi bana söylenilene göre sen bankamatikten para çekerken yaptığın telefon konuşmasında söylemişsin. Kadınlardan biri duymuş" dedi. Polis:
" Ben, bizim memlekette olan bir olayı anlatıyordum. Mustafa diye bahsettiğim kişi de ilimizin önde gelen iş adamlarından biriydi" dedi. Safiye her zaman ki gibi konuşulanları yanlış anlamıştı.
Sezgin artık cinayetle yargılanacağını biliyordu. İdarecilerden biriyle konuşmak istiyordu ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Böyle bir durumda şüpheleri üzerine çekeceğinden emindi. Artık bunu yapmak için fazla bir vakti kalmadığını biliyordu. Çünkü biraz sonra nezarethaneye girecekti. "Acilen bir çözüm yolu bulmalıyım" diye mırıldandı.
Akçataş ilçesine yaklaşmışlardı ki aklına güzel bir fikir geldi. "Bu benim son şansım, denemekten başka çarem yok" dedi ve aklındaki planı uygulamak için ilk adımını attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Ve Cellat
Mystère / ThrillerMustafa 'lanet' olarak nitelendirdiği işsizlikten nihayet 2007 yılında atanarak kurtulmuştu. Daha doğrusu kurtulduğunu sanmıştı. Asıl lanet Mustafa'yı memuriyet hayatında yakalayacak, dürüstlüğün vefanın bedelini ağır bir şekilde taksit taksit ödeye...