Mustafa'nın Azrail'le Mücadelesi

34 1 0
                                    



Saat 01.00 sularında Çeşmebaşı Emniyet Müdürlüğü'nde Mustafa'nın tüm arkadaşları ifadelerini vermiş emniyet binasına girişteki bankta hep birlikte Dr Alper'i beklemeye başlamışlardı. Herkes olan bitene inanamıyor, Mustafa'nın sağlık durumunu merak ediyordu. Arkadaşları kendileri içerde ifade verirken Mustafa'nın kalbinin durduğundan habersizdiler.

15 dakika kadar sonra emniyet binasının camekanlı kapısının arka tarafında doktorun gölgesi belirdi. Bankta oturan personele Alper Bey yaklaştıkça yüzü daha bir belirginleşiyor, yan tarafından yüzüne vuran ışık süzmelerini ise kızıllaşan çehresindeki ter damlaları karşılıyordu. Bankın önüne yaklaşıp " Sağlık Ocağı'na geçelim" dedi.

Sağlık Ocağı ile emniyet binası arası yürüme mesafesiyle on dakikalık bir yoldu. Yol boyunca kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. Hep birlikte hemşire odasına geçtikleri esnada Doktor Alper Mustafa'nın durumu hakkında bilgi edinmek amacıyla Devlet Hastanesi Acil Servis'i aradı. Duydukları karşısında adeta nutku tutulmuştu. Duygu Hemşire doktorun düşen yüz ifadesinden Mustafa'nın öldüğünü düşünerek"Ölmüş mü Doktor Bey?" diye sordu.

Doktor tam sorunun cevabını vermek üzere ağzını açmıştı ki şoför Sıddık "Gebersin Şerefsiz, az çektirmedi hepimize, az kalsın onun yüzünden memurluklarımızdan olacağımız gibi belki de yıllarca hapiste yatacaktık" diyerek tepki gösterdi.

Şoförün sözlerinden cesaret alan Duygu Hemşire kaşlarını çatıp dişlerini kısa bir süre sıktıktan sonra "Doğru söylüyorsun Abi, onun yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı. Nankör herif sonunda belasını buldu" dedi.

Doktor Alper konuşmalardan rahatsızlık duyduğunu"Arkadaşlar Mustafa'nın kalbi durmuş ve yarım saattir duran kalbi çalıştırmak için mücadele ediyorlarmış. Bana kalırsa tekrardan hayata dönme olasılığı yok. Tepkilerinizde size katılmakla birlikte hepimizin artık birer cinayet şüphelisi olduğumuzu hatırlatmak isterim." sözleriyle dile getirdi.

"Neden cinayet şüphelisi oluyoruz doktorum, adam intihar etmiş suçlusu biz mi oluyoruz? Dirisi ayrı bir dert, ölüsü ayrı bir dert" dedi şoför Sıddık.

O ana kadar sesi çıkmayan Sezgin "Ne yani Hocam, olayın cinayet olduğu üzerinde mi duruluyor? dedi.

Doktor Alper oturduğu kanepeden ayağa kalkarak önündeki masaya iki elini koyup Sezgin'in göz bebeklerine bakarak anlatmaya başladı.

"Ne sandın Sezgin Efendi, olayın en büyük şüphelisi de sensin. En son sen girmişsin adamın evine." demişti ki Sezgin daha fazla dayanamayarak

"Ben girdiysem evine ben mi öldürdüm. İlaç alıp intihar etmiş işte. Nereden çıkarıyorsun doktorum cinayet olduğunu. Sanırım sen fazla polisiye okudun."

" Arkadaşlar, Mustafa hepimizle küs olduğu gibi bizlerle mahkemelik olmuş ve şuana kadar yalnızca Sezginle konuşuyordu. İntihar ettiği esnada  müdahale etmek için Mustafa'nın evine gittiğimde bilgisayara yazılmış bir intihar notu gördüm. Poliste 'masanın önünde defter dururken neden bilgisayara bu notu bıraktı' diyerek soruşturmayı derinleştiriyor.

Sıddık " Adam ölürken bile yine yaptı yapacağını. Pislik herif bizden şüphelenilmesi için kasıtlı olarak yazmıştır o notu bilgisayara" dedi. Hemşire duygu da Sıddık'ın sözlerini onaylarcasına başını sallamaya başladı. Sıddık "Hocam bu saatten sonra hepimiz çok dikkatli olmalıyız. Ulu orta yerde bu konuşmaları yapmamalıyız. Belki kuruma dinleme cihazları bile yerleştirirler" dedi. Odadaki herkes şoförün bu düşüncesine katılmıştı. Şoför odadaki gergin havanın dağılması amacıyla Sezgin'e dönerek:

"Sezgin, anlat bakalım nasıl işledin cinayeti" dedi. Herkesin kahkahalarla gülmeye başladığı esnada Sezgin masanın üzerinde bulunan su bardağını hızla eline alarak

"Sıddık Abi şakanın sırası değil. Şu bardağı görüyor musun?, yanına gelir kafanda patlatırım" dedi masanın diğer tarafında oturan şoföre.

Sağlık ekibi kendi aralarında tartışırken aslında herkes Sezginden şüpheleniyor ve bunu açıkça dile getiremiyordu. Çünkü Sezginle Mustafa sebebini bilmedikleri bir olaydan dolayı birkaç gün önce kavga edecek olmuşlar, Sezgin'in kinci biri olduğundan onun Mustafa'yı öldürüp intihar süsü vereceğini düşünmüşlerdi. Bu düşünceyle beraber, aklında farklı bir fikir olan tek biri vardı. O da kurum Amiri Doktor Alper'di.

Olaydan bir hafta kadar önce şoför kendisine gelerek, eski sağlık ocağının deposundan malzeme alacağını söyleyerek deponun anahtarını doktordan istemiş, sağlık ocağı lojmanlarının da bulunduğu anahtarlığı doktor şoföre vermişti. Bu durum doktoru şüphelendiriyordu. Sıddık'ın daha önce Mustafa'yı ölümle tehdit ettiği herkes tarafından biliniyordu.

Sağlıkçılar ne yapacaklarına dair aralarında tartışırken; o esnada hastanede yapılan müdahaleler sonucu Mustafa'nın kalbi tekrar atmaya başlamış, hastane'nin yoğun bakımında yer bulunmaması nedeniyle de sağlıkçının ambulansla Ankara'da başka bir hastaneye götürülmesi için sevk hazırlıklarına başlanmıştı.

İlerleyen dakikalarda  hastanenin Acil Servisine koşarak gelen şoför, arkadaşı Mustafa'nın sağlık durumu hakkında doktorlardan bilgi almış, sevk için hastanenin Yeniden Canlandırma Ünitesi'nde müşahede altında tutulan Mustafa'yı görmek için odaya doğru koşar adımlarla ilerlemeye başlamıştı.

2 saat kadar süren yolculuğun ardından aylarca görmediği Mustafa'yı ilk defa görecekti. Kapıyı açıp içeri girdiğinde sedye üzerinde cihazlara bağlı olan "kardeşim" dediği insanın yaşamla ölüm arasındaki ince bir yolda ettiği yaşam mücadelesini görünce birden gözleri doldu.

Aslında Abdullah şoför Mustafa'dan 10 yaş büyüktü. Birlikte aynı ilçede 3 yıl kadar çalışmışlar aralarında güzel bir dostluk oluşmuştu. Ağır adımlarla Mustafanın yanına kadar sokulup sedyenin önüne eğilerek Mustafa'nın kulağına " Kardeşim biliyorum ki sen intihar etmedin, sana söz veriyorum çözeceğim bu olayı" dedi. O an acilin koridorlarında kendisine yabancı olmayan sesler işitmeye başladı. Konuşanlar hiç yabancı değildi. Birden doğrularak avuçlarının içerisine gömmüş olduğu parmaklarını var gücüyle sıkmaya başlayarak  hızla odadan çıktı.


Aşk Ve CellatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin