NAGEHAN HEMŞİRE'NİN SIRRI

24 1 0
                                    



Nagehan odaya gelince bu defa ben sigara içmek için aşağı inmiştim. Sigaramı içiyor, Ahmet Amcanın söylediklerini düşünüyordum. Nagehan'ın hala bir sevgilisi olup olmadığından tam olarak emin değildim. Bu düşünceler içerisinde sigaramı bitirmiş, tekrar yukarı çıkmıştım. Onunla olan sohbetimize "istifa edenler" konusunu görüşerek devam ediyorduk. Nagehanın sevdiği hiçbir arkadaşı kalmamış, hepsi birer hafta arayla istifa etmişti. Hastanenin tadının tuzunun kalmadığını söylüyor ve kimseye söylememem karşılığında bana bir şey diyeceğini söylüyordu...

Acaba neydi o kimsenin bilmesini istemediği konu? Yoksa o da benden hoşlanıyor ama söyleyemiyor muydu? Evet. Evet. O da benden hoşlanıyordu. Öyle olmasa bir keresinde bana "Seninle nöbet tutarken rahatlıyorum" der miydi?. Bana kendi elleriyle kahve yapıp getirir miydi?... Ölümden döndüğüm o sabah; Gözlerime bakarak "Seni o halde görünce çok korktum. Geçmiş olsun" der miydi? Belli ki duygularının açığa çıkmasını istemiyor, benim onu reddetmemden korkuyordu. Nasıl da anlamamıştım bu zamana kadar. Ahh! salak kafam. O bunları düşünürken bense "Hayatında muhakkak biri var" diye hakkında su-i zanda bulunmuştum. Nagehanın gözlerinin içine bakarak, onun bana olan aşkının itirafını bekliyordum.

Birkaç aydır Nagehan'a açılmayı düşünsem de sevgilisinin olup olmadığını bilmediğimden buna cesaret edememiştim. Oysa şimdi kendisi bana açılacaktı.

Nagehan tekrar bana anlatacağı şeyin aramızda kalacağına dair benden söz aldıktan sonra birden   "Ben istifa edeceğim" dedi. O anda buz kesilmiştim...

Nagehan'a "Neden" sorusunu sormamın bir anlamı yoktu. Sebebi açıktı. Eski arkadaşları bir bir istifa etmiş, bu da kendisini yalnız hissetmesine sebep olmuştu.

Ne ummuş ne bulmuştum. Ona karşı bunca zaman açılamasam da en azından kendisini görüyor, sesini duyuyordum. Anlaşılan kaderim bunu bile çok görmüştü bana... Her şeyi haykırmak istiyordum. Ellerinden tutup "Gitme! Kal Lütfen" demek istiyor ama cesaretimi toplayamıyordum...

Sigara içmek için aşağı indim. Ah be Nagehan! Neden gidiyorsun? Neden? Peki ben ne yapacağım bu koca hastanede?... Sigaramın birini söndürmeden diğerini yakıyordum. KVC yoğun bakım servisinden Gül Hemşire gelmişti yanıma. Bana "ne olduğunu" soruyor sadece "Hiç. Koca bir hiiiç" diyordum. Sigara paketi bitesiye kadar yukarı çıkmadım...

Aradan birkaç gün geçmişti ki Nagehan'ın istifa ettiğini söylemişlerdi. Ona karşı hislerimi kimseye söyleyemediğimden artık birilerine açılmak istiyordum. Kendime en yakın olarak gördüğüm Aysel Ablaydı. Onunla konuşmaya karar verdim.

Onunda nöbetçi olduğu bir gece Aysel Abladan kahve yapmasını rica etmiş konuşmaya başlamıştık.

— Aysel Abla sana bir şey söyleyeceğim ama lütfen aramızda kalsın.

— Tabi oğlum. Söz. Aramızda kalacak. Anlat seni dinliyorum

— Abla hani bir gün benim kahve falıma bakmış içerisinde "N" harfi bulunan birini kalbime sokup sokmama konusunda kararsız kaldığımı söylemiştin. Hatırladın mı?

— Evet. Hatırladım

— Gerçekten de "N" harfi mi görüyordun?. Fincana baktığımda ben pek bir şey görememiştim.

— Yemin ederim ki "N" harfi vardı. Sen orada utanmayasın diye ben ikinci "N" yi söylemedim." Dedi gözlerinin içi gülerek.

— O zaman diğer harfleri de görmüş müydün?

— Yok, onları görmedim. Ama kim olduğunu biliyordum.

— Merak ettim. Kimmiş?

— Bizim Nagehan." Demişti Aysel Abla. Gerçektende öyleydi. Aysel Ablayla o gece sabaha kadar konuştum. Ona Nagehandan hoşlandığımı sevgilisinin olup olmadığını bilmediğimden açılamadığımı anlattım. Aysel Ablada bilmiyormuş. Sadece " Konuş yine de sen. Eğer varsa zaten duygularını açmazsın" diye tekrarlayıp durdu...

Aslında o gece Aysel Abladan aldığım gazla konuşmaya karar vermiştim. Fakat onunla nerede konuşacağımı bilmiyordum. Çünkü istifa etmiş, gitmişti. Telefon edip "buluşalım" diyemezdim. "Bu defter burada kapandı" diye düşünmüş, onu tamamen kafamdan silmeye karar vermiştim.

O gittikten sonra hastanenin tadı tuzu kalmamıştı. Nagehan istifa ettikten yaklaşık 1 hafta sonra odada yatan hastalardan biri vefat etmiş benden hastanın çenesini ve ağzını bağlamamı istemişlerdi. Rahmetlinin yanına varıp çenesini bağladım. Sıra ayaklarına gelmişti. İki ayağını bitiştirip ayaklarını ayak bileklerinden sargı beziyle bağladım. Sonrasında üzerini tamamen örtmüş, hastanın ailesini beklemeye başlamıştık...

Öğleden sonra yoğun bakım servisinin kapısından "Babam, babam diyen 35- 40 yaşlarında bir bayan girdi. Tüm yatakları gözüyle süzdükten sonra kimseye bir şey demeden üzeri beyaz bir örtüyle örtülü olan babasının yanına gitti. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kadının yüreğimizi kanatan bu haline üzülüyor ağlayıp açılması için hiçbirimiz müdahale etmiyorduk. İşte bu esnada cep telefonu çalmaya başladı.

- Efendim Abi

- ...... ........

- Kaybettik babamızı Abi.

- ...... ..........

- Abi dalga mı geçiyorsun. Ben şuan babamın başındayım.

- ....... ..........

- "Ama nasıl olur, emin misin? " dedi ve rahmetlinin örtüsünü açmıştı ki "Bu benim babam değil" dedi. Derin bir "Ohh" çekti ve bize doğru yaklaşıp "Neden babam olmadığını söylemiyorsunuz bana" diyerek bağırmaya başladı. " Hiçbirimiz olanlardan bir şey anlamamıştık. Bizi Başhekime şikayet edeceğini söyleyerek odadan çıktı.

Odadan ayrıldıktan sonra Başhekime şikayet etmeden hastaneden ayrılmış.

Güvenlik görevlilerine gelerek babalarının trafik kazası geçirdiğini 112 den aldıkları bilgiye göre bu hastaneye yatırıldığını belki de ölmüş olabileceğini söylemiş. Güvenlik görevlisi arkadaşa da yoğun bakımda vefat etmiş bir hastanın yakınlarının geleceği bilgisi verildiğinden direk olarak bayanı bizim servise göndermiş...

<<<<<<<<<<<<<<<<\���<

Aşk Ve CellatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin