--
Telefonun tırmalayıcı sesiyle irkilerek uyandım. Genelde telefonumu yastığımın üst kısmına koyduğumdan gözlerimi açma gereksinimi duymadan elimi yukarı götürüp yokladım. Bu göz, bu dudak... Bir saniye, bu yastık değil ve ben yatakta değilim!?
Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yokken telefon çalmaya devam ediyordu. Üzerinde uyuduğum hafif sert yatak kıpırdandı ve konuştu. "Benim için bir sorun yok fakat yatak daha rahat görünüyor." hızla gözlerimi açarken Laçin'le göz göze geldim. Laçin'in üstünde uyuyordum. Bacaklarım, bacaklarının arasında; kollarım, başının iki yanından uzanmış ve kafam boynuna yakın bir yerdeyken; dudaklarım boynuna çarpıyordu.
Kızaran yanaklarımı gizlemek amacıyla yüzümü göğsüne gömdüm ve boğuk çıkan sesimle konuşmaya çalıştım. "Telefon çalıyor." "Üstümden kalkarsan bakmayı düşünüyorum." ben hâlâ onun üstünde miydim?
Ani bir hareketle kendimi yatağın diğer tarafına bıraktım. Arkam ona dönük olmasına rağmen gülümsediğine emindim. Birkaç dakika sonra telefon tekrar çaldı. Ses kesilince Laçin'in açtığını anladım.
"Alo?" sesi tedirgin çıktığından ona döndüm. Yutkundu. "Ne istiyorsun?" sakin fakat tedirgin olan yüzü bir anda değişti. Tüm yüzü sinirle gerilirken bağırarak konuştu. "Sakın! Seni kendi ellerimle öldürürüm. Tamam." dişlerini sıktığından çenesi kasılmıştı. Birden tısladı. "Geliyorum." ayağa kalktı ve telefonu yatağa fırlattı. Elini saçlarından geçirirken bana döndü. "Evine git." anın şaşkınlığıyla ne diyeceğimi kestiremedim. Dediğine göre benimle işi henüz bitmemişti. Gidecek bir evim olmadığının da farkındaydı.
İstemsizce dudaklarım aralanırken istemediğim bir kelime kaçtı ağzımdan. "Ne?" birden bağırınca olduğum yerden sıçradım. "Evimden gitmeni istiyorum, neden anlamıyorsun? Git, bırak beni. Sana artık ihtiyacım yok. Git!" konuşmasının sonuna doğru sesi fısıldarmış gibiydi. Anlaşılan o ki beni istemiyordu. Aslında haklıydı. Üç gündür tanıdığı birini sokağa atarken vicdan yapması saçma olurdu zaten.
Beni umursamadan odadan çıkarken kırıcı sözlerine şu kelimeleri de ekledi. "Döndüğümde burada olma." cevap vermemi beklemeden çıkıp gitti. Dış kapının sesini duyduğumda evden çıktığını anlamıştım.
Gözümden bir damla yaş süzülünce sinirle yüzümü sildim. Buraya geldiğimde kaldığım odaya gittim. Çekmeceli, küçük dolabın üzerinde olan telefonumu ve ölmek istediğim o gün arka cebimde unuttuğum siyah cüzdanımı aldım. Hırsla merdivenlerden indim ve kapıyı açıp kendimi dışarı attım.
Daha iki adım atmamıştım ki arkamda birinin varlığını hissettim. Hızla arkama döndüğümde uzun boylu bir adam elindeki pamuğu ağzıma bastırdı. Görüşüm bulanıklaşırken, bilincimi kaybettim ve göz kapaklarım yavaşça kapandı...
Laçin'den...
O lanet telefondan sonra Nil o evde kalmaya devam ederse ve ben zamanında yetişemezsem zarar göreceğini ögrendim. O adam gözünü bile kırpmadan bunu zevkle yapardı. Onu kovmak en iyi yoldu. Sevgilim olduğunu sanıyordu ve bana acı çektirmek istemesi, aldığı nefes kadar doğal ve alışılmış bir duygu haline gelmişti.
Arabamı babam olacak o adamın evine hızla sürüyordum. Geç kalırsam Nil'e zarar verecekti. Benimle oynuyordu resmen. Nil'i pek tanımıyordum fakat o, bu masumluğuyla bu kadarını hak etmiyordu. Üstelik benim yüzümden masum birine zarar gelmesi düşüncesi delirmeme sebep oluyordu.
Nihayet yetişmiştim. Ani bir refleksle frene asılırken arabamın tekerlerinden tuhaf bir ses gelmişti. Açıkçası onu seviyordum ama şimdi buna takılamazdım.
Kapıyı açtım ve hızlı adımlarla eve koşturdum. Oldukça büyük, zengin adam evlerindendi. Kapıya doğru ilerledim. Babamın adamları üzerimi aramaya başladılar. Acı bir tebessüm belirdi dudaklarımda. Bir baba, oğlu ona zarar vermesin diye aratıyordu. Buna takılacak zamanım olmadığından daha sonra düşünmeye karar verdim. İçeri girdiğimde, bahçenin solundaki çardakta oturmuş, kahvesini keyifle yudumlayan babam vardı.
Zamanında yetiştiğimden, kaygısız ve ağır adımlarla yanına ilerledim. Şu sözleri duyduğumda mutluluğum yüzümde dondu. "Geç kaldın evlat." bu imkansızdı. Bana verdiği sürenin bitmesine on dakika vardı daha. İtiraz etmeye başladım. "Hayır, geç kalmadım." alayla kaşlarını kaldırdı. "Bu benim oyunum, kurallar değişti. Açıkçası sen de çok yardımcı oldun. Onu kovdun, böylece eve girme zahmetinde bulunmadık. Yani....uzun lafın kısası onu kaçırdık." beynimden vurulmuşa döndüm.
Elimi yumruk yapıp babama doğru adım attım. Adamları olacaklardan haberdarmış gibi koşarak yanıma yaklaştılar. Kollarımdan yakalayıp, diz çöktürdüler. Babam, kahvesinden bir yudum alırken keyifle gülümsedi. "Çok aksisin evlat. Tıpkı...annen gibi." dedi ve sinirle yüzü gerildi. Sakinleşmeye çalışırken söylendi. "Oyun değişti. Onu kurtabilirsin. Sana küçük bir ipucu, bizim depolardan birinde. Fazla oyalanma derim, sevgili oyuncağımız zamanla yarışıyor." dedi ve gülümsedi. Adamların elinden kurtulmmak için çabalıyordum. Babam "Bırakın gitsin." der demez ayağa kalktım. Babama döndüm ve gözlerinin dolmasına sebep olacak o kelimeleri söyledim. "Sen annemin aşık olduğu adam değilsin." "Git buradan, oyuncak ölüyor." yüzüne bile bakmadan koşarak arabama ilerledim.
Babamın bir sürü mekânı vardı. Nereden bulacaktım ki? Beynime akın eden fikirle Oğuz'u aradım. İlk çalışta açtı. "Laçin?" sesi telaşlı ve yapmaması gereken bir şeyi yapmış gibi çıkıyordu. Lafı uzatmadan direkt konuya daldım. "Sana numara vereceğim, hemen yerini tespit ettir." "Kimin numarası bu?" "Nil kaçırıldı." "Nil mi?" şaşkınlık ve korkusu sesinden okunuyordu. "Tamam soyadı Yaşar'dı değil mi?" "Evet, numarayı mesaj atıyorum."
Cevap vermesini beklemeden kapattım. Aklımı seveyim! Zekâm her yerde işe yarıyordu. Geçen gece Nil uyurken onun telefonundan kendimi aramıştım, lazım olabilir diye. Gerçekten de lazımdı.
Oğuz arayana kadar babamın bildiğim depolarını gezmeye başladım. Hiç birinde yoktu.
Yaklaşık kırk beş dakika geçmişti. Nil'in yaşayıp, yaşamadığını bilmiyordum. Umutlarım gitgide tükenirken Oğuz aradı. "Buldum." adresi aldıktan sonra Oğuz'a "On dakika içinde orada ol." dedim ve cevap vermesini beklemeden kapattım. İtiraz etmeyeceğinden adım kadar emindim ne de olsa.
Yüzümde bir gülümseme belirirken gaza yüklendim ve kendi kendime fısıldadım. "Buldum seni, küçük."
--
Söz verdiğim gibi sadece bir gün ara ile yayınladım bölümü. Siz beni desteklediğiniz sürece asla yanıltmayacağım sizleri.
Neyse duygusal konuşma bir yana, bölüm hakkındaki yorumlarınız neler merak ediyorum doğrusu. Sizce babası Laçin'den neden intikam almak istiyor? ;*
-KT.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı
Teen FictionMavi umuttu, Siyah umutsuzluk.. Tüm maviliğimle yavaş yavaş siyaha saplanıyordum. Maviyi sevemezdim ama siyaha aşık olabilirdim. Siyaha, Mavinin en koyu tonuna... "Karanlığın beden bulduğu kötülük tüccarı ve onun zayıf meleği." ©Tüm hakları Nil'in a...