24- Kriz

124 44 6
                                    

--

Nil'den...

Karanlık, ruhuma işleyen kalıplaşmış bir kalıptan ibarettir. Kurtulmanın imkansızlaştığı günlere bir adım daha yaklaşmaktır.

Öyle ki, artık ruhumuzun arınacağı inancı, küçük bir şehir efsanesinden ibaretti bizim gibiler için.

Karşımdaki adama, tüm karanlığımın gözlerime bulaşmış bir mürekkep olması umuduyla baktım. Gözleri... Kahvenin en güzel tonu olan kehribar rengi, bana tek bir şeyi anımsatıyordu.

Aşığı olduğum gözleri....

"Se-sen o'sun?" diyerek, ezbere bildiğim gerçeğe inanma ihtiyacı hissettim.

"Evet, küçük, O'yum." Laçin'in bana 'küçük' kelimesini kullandığı tonda kullanmıştı, hayatım olan kelimeyi.

Canımı yakmak için, vermedikleri mücadele kalmamıştı. Ani bir hareketle adamın, bembeyaz, ütülü gömleğinin yakasına yapıştım.

"Sen nasıl bir adamsın lan?"

Şaşaklarıma bastırılan buz gibi soğuk metalle gözlerimi sımsıkı yumdum, ama yakasını bırakmamıştım.

"Bırakmazsan, o güzel, küçük beynini dağıtacağım güzelim."

Diye varlığını belli eden silaha destek verircesine sözlerini bastırdı Savaş iti. Onu takmayarak ezbere bildiğim surata tiksindirici bir bakış atarak gülümsedim.

"Ne Laçin'i, ne de annesini hak ediyorsun sen."

Yüzüme inen ani tokatla başım yana doğru eğilirken, dudağımdan akan bir sıvı hissettim. Adi adam, bana tokat atmıştı!

"Sen, onun adını ağzına alabileceğini mi zannettin? Sana çok yumuşak davrandık, Nil. Beni ve oyunlarımı özlemişsin sanırım?" diye alaycı bir gülüş attı Laçin'in babası.

Korkuyla gözlerim açıldı, iradem buraya kadardı. Bu adam beni neredeyse öldürecek bir sadistti!

Yumruklarımı, ilerleyen arabanın camına geçirdim son bir umutla. Çığlık atmayı da ihmal etmiyordum.

Ama yaptığım bu hareketler, iğrenç üç kahkahadan ileriye gidemedi.

Tanrım; eğer beni duyuyorsan, ruhumu bu şeytanlara bırakma!

Laçin'den...

Yumruklarımı ardı ardına, arkasında bıraktıkları adama geçirirken, kimse müdahale etmiyordu. Hadi ama! Elimizden kaçırmakta neydi?

"Konuşsana it! Ölmek mi istiyorsun? Nereye gidiyorlar?!"

Adamın kanlı dudaklarında, tatmin olmuş bir gülümseme belirdi. Sinirlerim, kontrolden çıkıyordu. Ağzına bir tane daha geçirdiğim sırada, bir dişi kopmuştu, ve yere tükürdü ardından acıyla inledi.

Ama yüzündeki o gülümseme yerini eksik etmiyordu.

"Konuşsana! Ne yaptınız ona!?"

Adam derin bir kahkaha patlattı.

"Valla ben bir şey yapmadım, ama keşke yapsaydım. Süt gibi teni...."

İğrenç kelimelerini bir tekme daha savurarak kestim. Karın boşluğunu vurduğum darbeyle iki büklüm oldu yattığı yerde. Üstüne tekrar eğilip, yakasında havaya kaldırdım başını.

"Son kez soruyorum, Nil'e ne yaptınız?"

Hafifçe tebessüm etti, ardından korktuğum kelimeleri sıraladı bir bir.

Sonun Başlangıcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin