Medyada Nil var.
--
Bar olduğunu öğrendiğim mekana girerken adımlarım temkinliydi. İçeriye girer girmez burnum ağır alkol ve sigara kokusunu ciğerlerime çekmek zorunda kaldı.
Dikkatimi dağıtan şey sağ elimin üzerinde hissettiğim soğukluk ve ardından kenetlenen parmaklar. Bakışlarımı elime indirdiğimde kenetlenen parmakların sahibinin Laçin olduğunu gördüm. Sorar bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde gülümseyerek "Ne yaparsam, sesini çıkarmayacaksın." dedi ve beni içeri sürükledi.
Dans pistinden uzakta olan bordo, deri kaplı koltuklardan birine otururken beni de yanına çekti.
Elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve birkaç numara tuşladı. Telefon bir süre çaldıktan sonra Laçin konuştu. "Geldik.... Evet yanımda.... Tamam, bekletmeyin fazla." karşıdaki sözünü bitirmeden telefonu kapattı. "Birazdan iki kişi burada olacak. Sorularına fazla cevap vermemeye çalış." "Neden?" bekletmeden yanıtladı. "Soru sorabileceğini söylediğimi hatırlamıyorum." cevap vermeme kalmadan orta yaşlarda garson olduğunu tahmin ettiğim kadın bize yaklaştı. Elbise giydiğini sanmıyordum. Sadece birkaç kumaş parçası gözüküyordu. Laçin kadına bakmadan "Her zamankinden." kadın alaycı bakışlarını yüzüme çevirerek "Sana ne vereyim, küçük?" sinir katsayılarım tavan yaparken ağzımı açtığım sırada Laçin araya girdi. "Meyve suyu." sinirlerimi bakışlarımı bu kez ona çevirince omuz silkip "Sarhoş olmanı istemiyorum, bana lazımsın." deyip göz kırpınca yüzümü buruşturdum, o da gülümsedi. Birkaç dakika sessizliğin ardından, bu uyumu bozan masamıza oturan esmer bir kız ve mavi gözlü bir çocuk oldu. Bizimle yaşıt gibilerdi. Esmer kız samimi bir gülüş gönderdi bana. Hatta bununla yetinmedi, kalkıp bana sarıldı. Yerine otururken "İnanmıyorum, demek o sensin. Laçin'in ciddi olduğu ilk kızsın." Laçin gözlerini devirince tek kaşımı kaldırarak "Anlamadım?" diye sordum. Esmer kız tam konuşacakken Laçin yine araya araya girdi. "Sevgilim olduğunu biliyorlar." dedi ve öksürük krizine girdim. Laçin masadaki suyu bana uzatırken "Sakin ol! Böyle bilmeleri gerekiyor." diye tısladı. Kafamı "anladım" anlamında salladım.
Öksürüklerim durunca kız bana endişeli bir şekilde "İyi misin?" diye sorunca samimi bir gülüş gönderip "İyiyim." dedim. Sonunda içkilerimiz(!) gelmişti.Mavi gözlü çocuk sonunda konuşmaya dahil olmuştu. "Adın?" dedi bana bakarak. Kaba olmasına şaşırarak tek kaşımı kaldırıp "Nil, Nil Yaşar." dedim. Bu sayede Laçin de adımı öğrenmişti ama dinlediğini sanmıyordum. Laçin konuştu. "Tanıştığınıza göre biz gidiyoruz." diyerek hareketlendi. Mavi gözlü çocuk tekrar konuştu. "Öğrenmeniz gereken bir konu var." Laçin gözlerini devirerek yerine oturdu ve sabırsıca sordu. "Neymiş öğrenmemiz gereken önemli konu, Oğuz?" adının Oğuz olduğunu öğrendiğim çocuk konuştu. "Buse.. Biliyormuş." Laçin yüzü düşerken mırıldandı. "Nasıl?" Oğuz esmer kızı işaret ederek "Eda'dan öğrenmiş." Laçin kızgın bakışlarını Eda'ya çevirdi. "Nasıl söylersin lan?!" diye kükredi. Kız korkmuşa benziyordu. Boğazını temizledi ve konuştu. "Telefonumu karıştırmış. Ama asıl sorun bu değil bence. Nil'i biliyor ve onun için buraya gelebilir." konunun benimle ilgisini öğrendiğimde konuya dahil olma gereksinimi duydum. "Benimle ne ilgisi var?" sorumu duymazdan gelip konuşmalarına devam ettiler.
--Yaklaşık on dakikadır tartışıyorlardı ve ben çok sıkılmıştım. Laçin bana döndü ve "Hadi gidelim." dedi. Tam kalkmaya hazırlanmıştım ki Oğuz konuştu. "Laçin, yanlış yapıyorsun. Buse'yi daha çok delirteceksin..." Laçin devam ettirdi. "Babasını demek istedin her halde." Oğuz cevap veremedi.
Laçin kalkınca bir şey demeden kalktım. Elimi tuttu ve kapıya ilerledik. Dışarı çıkınca elimi hâlâ tutyordu. Yavaşça elimi çekmeye çalışınca daha sıkı tuttu ve konuştu. "Bu eli bugün asla bırakmayacaksın, asla." kaşlarım istemsizce kalkarken devam etti. "Kendin için, yaşamak istiyorsan." bunu söylememeliydi. Yaşamak istemediğimi o da biliyordu. Hayatı paramparça olmuş biri neden yaşamak istesin ki? Düşündüklerimden birşey çıkarmış gibi titreyen sesimle konuştum. "Yaşamak istemiyorum. Gideceğim. İstediklerini yaptım. Bırak beni." gözlerini devirdi. "Aptalsın, ölmek istemiyorsun. Sadece korkakça kaçışının ölüm olduğunu sanıyorsun. Yaşamak istemiyor olabilirsin ama ölmekte istemiyorsun. Bu ifadeyi iyi biliyorum. Bu yüzden bir süre benimle yaşayacaksın." sesi itiraz istemezcesine kesin konuşuyordu ve benimle kurduğu en uzun cümleydi.
Söyleyecek birşey bulamadığımdan her zamanki gibi susmayı tercih ettim. Bir adım daha atacakken arkamızdan tiz bir kız sesi yükseldi. "Selam vermeden mi gidecektiniz yoksa?" Laçin kaskatı kesilmişti. Bir küfür mırıldanıp ağır çekimde geriye döndü. Kızı görünce yüzünü buruşturdu. Kız...çok güzeldi. Sarı saçları ve mavi gözleri güzelliğine güellik katıyordu. Giydiği belli belirsiz kıyafetlerine ağır makyajı da eklenince, erkekler için oldukça etkileyici bir görüntü oluşturuyordu.
Birkaç adım bize yaklaştı ve alaycı gülüşüyle elini uzattı. "Ben Buse." elimi uzattım ve konuştum. "Nil." elimi tam çekecekken izin vermedi ve canımı acıtacak derecede sıktı. "Daha çok görüşeceğiz, Nil(!)."
Bölümü uzun tutmaya çalıştım. Yorumlarınızı bekliyorum.
-KT
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı
Teen FictionMavi umuttu, Siyah umutsuzluk.. Tüm maviliğimle yavaş yavaş siyaha saplanıyordum. Maviyi sevemezdim ama siyaha aşık olabilirdim. Siyaha, Mavinin en koyu tonuna... "Karanlığın beden bulduğu kötülük tüccarı ve onun zayıf meleği." ©Tüm hakları Nil'in a...