20- Paintball

173 61 16
                                    


--

"İtiraz istemiyorum, Nil. Bu olmak zorunda." babamın otoriter sesine ne kadar itiraz etmeye çalışsam da gerçek kaçınılmazdı. Babam ikna edilemezdi. Son kez buz gibi mavilerimi yumuşatarak ona baktım.

"Çek şu ciğer görmüş kedi bakışlarını. O okula gideceksin."

Saatlerdir babama yalvarıyordum. On birinci sınıf öğrencisiydim ve devamsızlıklardan kalmıştım. Babam tek çarenin özel liseye kaydettirmek olduğunu düşünüp, öyle yapmıştı. Derince bir nefes vererek durumu kabullendim.

"Aferin kızıma, emin ol orayı çok seveceksin." babamın memnuniyetle gülümsemesi hoşuma gitmişti, onu böyle görmek beni mutlu ediyordu. Annem(!) ile olanlardan sonra bu kadar hızlı toparlanabileceğini hiç düşünmemiştim, bu mutluluk beni de keyiflendiriyordu.

"Pekala babacığım, ben dışarı çıkacağım biraz." babam kafasını sallayıp, saatlerdir oturduğu masada bulunan dosyalara odaklandı. Kaşlarımı çatarak ona doğru yürüdüm.

"Bunlar ne baba?" babamın rengi solarken birkaç kez öksürdü. "Bunlar...boşanmamız için." diye mırıldandı. Şaşkınlıkla ona baktım. "Ama siz boşanırsanız, Bulut'u o kadın alacak!" dehşet içindeki sözcüklerim babamın gülümsemesine neden oldu, sevinçten uzak, kırık bir gülümsemeydi.

"Onu almak için elimden geleni yapacağım, prenses." dolan gözlerimi babamdan çekip kapıya ilerledim. Ne olursa olsun, kardeşimi kaybedemezdim. O, benim neşe kaynağımdı. Kirli dünyamdaki, belki de en masum şeydi.

Elimin tersiyle gözlerimi silerek merdivenlerden inmeye başladım. Binanın kapısını açar açmaz küçük çaplı bir şok yaşadım. Aralık ağzımla, oraya doğru ilerlerken karşımdaki adam bana bakıyordu.

"Senin ne işin var burada?

Laçin sırıtarak bana yaklaşırken, gülümsemesi yüzünde dondu. Baş parmağını yüzümde gezdirirken fısıldadı.

"Yüzünde çil var, neden ağladın?" gözlerimi açarak ona baktım. Nereden biliyordu bunu? "Ağlamadım." kolumdan yakalayarak kendine çekti. Başımı göğsüne yaslarken, saçlarımı okşadı. Çenesini başıma koyarak fısıldadı.

"Bana sakın yalan söyleme, küçük." burnumu çekerek kafamı kaldırdım. Kocaman açılan gözlerimle ona baktım.

"Ah, şöyle bakma." bakışlarımı kaçırarak, konuştum. "Sen niye geldin?" bu sefer bakışlarını kaçırma sırası ondaydı. "Ben şey...geçiyordum öyle." alayla sırıttım. Nedensizce bu hoşuma gitmişti. "Tam ben indiğim sırada geçiyorsun." kaşlarını çatarak bana baktı.

"Senin dilin fazla uzamış." kıkırdayarak kollarından çıktım. Aklıma az önce babamla konuştuklarımız gelince oflayarak, dudaklarımı büzdüm. "Babam beni başka okula gönderiyor." dudağının kenarını kıvırdı. Bu sinsi sırıtışın ne anlama geldiğini bilmesem de kederli düşüncelerime geri döndüm.

"Hangi okul?" bu durumdan eğleniyor gibi bir hali vardı. "Turan Koleji." yapmacık bir şekilde şaşırdı. "İnanamıyorum, bak sen şu tesadüfe." kaşlarımı çatarak ona baktım. "Neden bahsediyorsun?" "Bizim okul." hayretle kaşlarımı çattım. "Sen okuyor musun?" alayla güldü. "On dokuz yaşında olmam, okumadığım anlamına gelmiyor, küçük." dudak büzerek baktım. "İyi de hiç gitmiyorsun?" tek kaşını kaldırarak meydan okudu. "Gidiyorum." pes ederek gözlerimi devirdim. "Kaçıncı sınıfsın?" sinsice gülümseyerek yüzüme baktı. "On bir." şokla yüzüne baktım. "On dokuz yaşındasın lan?" hafifçe kıkırdadı. "İki yıl ara verdim." elimi 'her neyse' anlamında sallayarak bir iki adım geriledim. "Bugün son günüm, iyi değerlendirmeliyim o zaman?" sorar gibi söylemiştim.

Sonun Başlangıcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin