Medyada meşhur karavanımız :)
Buradaki 3. haftamız.Gerçekten İrlanda'ya bir kere daha aşık oldum.Doğası,havası,tarihi güzellikleri,hepsi çok güzeldi.Haftada 2-3 kere havuzu doldurup biraz yüzüyorduk.Can benden daha iyi yüzebildiği için arada sırada bana yüzme dersleri veriyordu.
Oradayken bile toplantı yapması gerekmişti ve Türkiye'den ortaklarını çağırıp bizim evde ağırlamıştı.Tabi ortaklarının eşleri de gelmişti.En çok sevindiğim ise Azra ve Arda'nın da gelmiş olmasıydı.Biz balayındayken nikah kıymışlar.Ama düğünü şimdi yapmayı düşünmüyorlarmış.
Biz kızlar hep beraber havuz kenarında otururken,eşlerimizde bahçedeki masada iş konuşuyorlardı.Ha bu arada Can'ın Arda da olmak üzere 3 tane ortağı gelmişti.Diğer kızlarla gerçekten çok iyi anlaşmıştık.Ama sadece 2 gün kalıp tekrar Türkiye'ye döndüler.
Bizde bunun ardından gezmeye devam ettik.Sabah erkenden kalkıp Phoenix Park'a doğru yola çıktık.Araştırdığıma göre Avrupa'nın en büyük parkıymış.Ve burada bir 2-3 saat harcamamız gerekliymiş.Bizimde bol bol zamanımız olduğu için sıkıntı etmedik ve parkı bir güzel dolaştık.
Bisiklete bindik,geyikleri besledik ve hayvanat bahçesindeki hayvanları ziyaret ettik.Saat 12 olduğunda oradan ayrılıp Ha'penny Bridge ,yani Dublin'de bulunan tarihi bir köprüye gittik.Geceleri daha güzel olduğu söylense de şuan öğlen olduğu için bu fırsatı kaçırdık.Köprüden sonra dünyanın en eski kitaplarının bulunduğu,en eski kütüphanelerinden biri olan Trinity College Library'e gittik.Aralarında en beğendiğim yer burasıydı.
Geceye doğru ise Temple Bar'a yani Dublin'de ki en hareketli yere gittik.Burada bir sürü bar-kafe tarzı yerler vardı ve gerçekten muhteşemdi.Önce bir kaç butiğe girip alışveriş yaptık,daha sonra ise barlardan birine girip delice eğlendik.
O gece ben zil zurna sarhoşken,Can beni ayakta tutmak için sadece 2-3 bardak içmişti.Ve bana neden bu kadar içtiğimi sorup sorup duruyordu.Ben ise saçma sapan hareketler yapıp gülüyordum.Beni ayakta tutması zor olmuştu ama sonunda eve gelebilmiştik.Ne olursa olsun harika bir balayı geçirmiştik.
******
Şuan ise hazırlanıyorduk.Azra,Arda,Can ve ben kamp yapmaya gidecektik.Ve tabi ki yine karavanımız yanımızda olacaktı.Ben mutfakta yiyecekleri ayarlarken Can'da eşyaları çantalara koyacaktı.6 gece 7 gün kalacağımız için temiz eşyalara ve bolca enerjiye ihtiyacımız vardı.
Mutfakta çikolata,kuru yemiş,meyve yani ne bulduysam saklama kaplarına koydum ve yukarı Can'a bakmaya çıktım.Eşyaları çantalara koymuş ve çoktan uyumuştu.Saatin geç olduğunu gördüğümde son birkaç hazırlık yapıp bende yattım.
Sabah erkenden kalktık ve çantaları alıp karavana ilerledik.Tamamen hazır olduğumuzda ise Azralar'a doğru yola çıktık.Evimiz yakın olduğu için yolculuk pekte uzun sürmemişti.
Onların evinin önüne geldiğimizde Azra'nın Arda'yı azarladığına tanıklık ettik.Ve tabiki haklı olan Azra'ydı.Çünkü Arda bahçedeki hamakta yatmış tabletiyle oynuyordu.Azra ise bavulu ve çantaları taşımaya çalışıyordu.
Can Azra'nın yanına koşup bavulu ve çantaları aldı,ardından da her şeyi karavana taşıdı.Bende Azra'yı sakinleştirmek adına kolundan tuttum ve karavana sürükledim.Arda'ya kaş göz işareti yaptım ve o da bizim arkamızdan geldi.Her ne kadar kavga etseler de benim favori çiftim onlar.
Herkes hazır olduğunda Can arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.Gideceğimiz kamp alanı uzak olmadığından yolda pek sıkılmamıştık ama her daim aç olan Arda yolda durup yemek almamıza sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patronum
ChickLitTüm umutlar tükenmişken en yakın arkadaşı sayesinde tekrar iş bulan,ve aşkın o tatlı duygusunu hissetmeye çalışan bir kızın hikayesi.. Bir patron ve sekreterinin maceralı ve bir o kadar da romantik aşkını bir de bu hikayeden dinleyin.