GÜÇLÜ OL

52 8 0
                                    

Hayatımı hiç bir nokta konulmadan yazılmış bir çocuk romanı gibi hissediyorum.

İnsanlar başlarına kötü bir olay geldiğinde her zaman bunu anlatırlar. Umutlarını yok ederler ve hep olumsuzlukları görürler. Sanki hayatlarında hiç iyi bir şey yokmuş gibi söylenirler. Bir tek onların canı yanmış gibi bencilce hareket ederler.

Ben ise tam tersini yapmaya çalışırım. Hiç istemediğim durumları yaşamışta olsam önce kendimi bir durdururum ve sağlıklı olduğuma, sevdiklerimin nefes aldığını düşünüp şükrederim. Her şerde bir hayır vardır. Eğer hiç istemediğimiz olaylar olduysa ileride güzel şeyler yaşayacağımızdandır.

Mesela ben Rüzgar'da çok üzülmüştüm, hayatımda güneşin bir daha doğmayacağını düşünüyordum ama çok değil birkaç ay sonra gerçek aşkı bulduğum adamla tanıştım. Annemle babamın ayrılmasından sonra hırçınca davranmasaydım şu an onların değerini ve yaptığım hataları anlayamazdım. Demek istediğim geçmişimiz; bugünümüzün dersleri, geleceğimizin güzellikleri.

Babam, arkadaşlarım ve sevgilim kaçırılmasına rağmen karamsar değilim çünkü iyilerin her zaman kazanacağına dair umudum var ve ben onlara güveniyorum.

Sahilden geldiğimizden bu yana uyuyordum. Kabuslar görüp ara ara uyanıyordum ama yanımda Doruk'un varlığını hissedince rahatlayıp tekrar uykuya dalıyordum.

Uyur uyanık kaç saat geçti bilmiyordum ama Mert'in gelip bizi kaldırmasıyla uyanmıştık.

Salona indiğimde babamı görünce ona gülümsedim ve yanına sokulup ona sarıldım.

"Bize bir şey olmayacak, biliyorsun değil mi?"

Babam kendinden emin şekilde güldü ve ekledi:

"Elbette olmayacak, kimin kızı olduğunu unutuyorsun ufaklık."

Burukça gülümsedim.

"Unutmadığımdan emin olabilirsin."

Beni daha sıkı sararak cevap verdi:

"Biliyorum meleğim."

Korkmuyordum, kaybetmeyeceğimizi biliyordum. Babama sımsıkı sarılıyordum, nefessiz kalana dek kokusunu soluyor ve bundan zevk alıyordum. Benim babam güven kokuyordu, ben buram buram güven soluyordum.

Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından Doruk geldi ve yan tarafımızdaki koltuğa erkeksi bir şekilde oturdu.

Gözlerim bacaklarına kaydı. Bir bacağını diğer bacağının üstünde dururken fazlasıyla seksi duruyordu.

Babamın boğazını temizlemesiyle olduğum yerde sıçradım, yakalanmanın verdiği utançla yüzümü babamın omzuna gömdüm.

"Kıskandın mı evlat?"

Ne?
Bu ses babama aitti.
Ve bu soru Doruk'a yöneltilmişti.
Yüzüm gittikçe kızarıyordu.
Ve ben yüzümü babamın omzuna gittikçe gömüyordum.

Doruk'un kıkırtısını duymamla yüzümü kaldırıp bakmam bir olmuştu. Onun bir gülüşünü bile kaçırmamalıydım. O... Fazlasıyla güzel gülüyordu.

"Kıskanmadım desem yalan olur."

"Kıskan çünkü kızıma bir tek ben böyle sarılabilirim."

Tanrım!  Biri beni şu durumdan kurtarsın.

Hafifçe öksürmemle babamın ayaklanması bir oldu.

MAVİNİN DERİNLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin