KIZIL KAFA

70 11 0
                                    

"Nasıl olur da böylesine önemli bir konuyu bana anlatmazsın?

Sıkıntıyla ofladım. Annem bizi o halde gördükten sonra yani onun tabiriyle bastıktan sonra Doruk'u kibar bir dille kovmuştu. Doruk ise poposunu ovuştura ovuştura kapıya gitmişti. Bende Doruk'un peşinden gitmiştim. Tüm olanlar yaşanmamış gibi yanağımdan makas alıp akşama geleceğini söyleyerek çıkmıştı.

Hah! Annem bizdeyken bize gelebileceğini düşünüyorsa yaşayacağı hayal kırıklığına kendini hazırlamalıydı.

Tamam. Annem her ne kadar dar kafada olmasa da bu her şeye göz yumacağı anlamına gelmezdi. Ve kesinlikle kendisi bizdeyken Doruk'un bizde kalmasına izin vermezdi. Umarım Doruk bir aptallık yaparak beni zor durumda bırakmazdı.

Doruk evden çıktıktan sonra bizde annemle bir kafeye gelip oturmuştuk. Kafeye gelme fikri kesinlikle benim fikrimdi. Annem anlattıklarıma karşı olağan dışı bir tepki verirse diye düşünerekten onu dışarı çıkarmayı başarmıştım. İnsanların içinde bana sesiniz yükseltemez, kendini frenleyebilirdi.

Aslında anneme her şeyi en başından anlatsaydım şimdi böylesine bir durumda olmazdık. Ama ne yapabilirdim ki? Olaylar fazla hızlı gelişmişti. Ben bile baş rolde olmama rağmen olaylara zor yetişiyordum.

Evet şimdi anneme her şeyi anlatmıştım ve onun yakınmalarını dinliyordum.

Annemin sert bir tepki göstermeyeceğini az çok tahmin edebiliyordum. Nitekim öyle de oldu. Rüzgarla yaşadıklarımı bizzat yanımda şahit olduğundan ve ne kadar üzüldüğümü bildiğinden şu an bir sevgilim olduğuna seviniyor gözüküyordu.

"Yakışıklı çocukmuş. Duaların kabul oldu."

Ah evet. Sağol anne. Rüzgardan sonra kimseyi sevemeyeceğimi düşünmüştüm. Ve bunun için iki dileğimden ikisi de bir sevgiliydi. Yanlış anlamayın!

Öyle sıradan bir sevgiliden bahsetmiyorum. Ben çağımızın basit ilişkilerinin aksine gerçek bir aşk istiyordum. Amacım Rüzgarı unutturması değildi. Aksine bana aslında Rüzgarı hiç sevmediğimi kanıtlamasıydı. Öyle de oldu. Hatta Doruk'un anlattıklarından sonra Rüzgara karşı kin bile tutamadığımı fark ettim. Sanki bu kadar acıyı çekmem gerekiyormuş gibi hissediyordum. Eğer Rüzgarda bu kadar üzülmeseydim Dorukla olanlar belki de bu kadar anlamlı olmayacaktı.

Yani demek istediğim "Eğer yanlışı seçmeseydim doğruyu nasıl bulacaktım?"

Hal böyle olunca Rüzgarla olanlara artık üzülmüyordum. Doruk'un da dediği gibi geçmişi silip atamazdık, o bizim gölgemizdi. Yarınımızın ne olacağını da bilemezdik ama planlayabilirdik değil mi?

Annem hala homurdanmaya devam ederken ben hesabı istemiştim bile. Öğrendiğime göre annem üç gün bizde kalıp daha sonra  dönecekmiş. Doruk olmadan geçen bir üç gün...

Annemi her ne kadar özlemiş olsam da şu bir hafta Doruk'u hissederek uyumayı o kadar alışmıştım ki şimdiden akşam nasıl uyuyacağımı düşünüyordum. Annem biraz alışveriş yapacağını söylediğinde yanından ayrılarak okulun yolunu tuttum. Annemin arabasını ondan ödünç aldığım için okula arabayla gidecektim.

Arabaya biner binmez özlediğim hisle gülümsedim. Araba kullanmayı seviyordum. Özgürlüktü benim için. Nereye gideceğini kendin belirliyordun. Ve hayatın senin ellerindeydi. Direksiyonu yanlış tarafa kırabilir ve karşıdan gelen arabayla çarpışabilirdin ama bu senin elindeydi. Yaşamak istiyorsan dikkatli olmalıydın ve hayatını elinde tutmalıydın. Radyodan rastgele bir şarkı açıp gaza bastım ve okulun yolunu tuttum.

MAVİNİN DERİNLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin