Sevmek ne uzun kelime
Derin deniz mavisi
Ne zaman geleceksin?
Taksiye bindiğimde Doruk'un sokakta adımı çığırması taksici amcanın garip bakışlarına maruz kalmama neden olmuştu. Sokağı inletmişti hayvan! Birkaç dakika geçmeden telefonuma gelen mesajla Doruk'un adını görmem gözlerimi döndürmem için gerekliydi.
Normalde olsa ondan gelen mesaj için kalbim ağzımda atardı ama şu an elimde sinirli bir Doruk olduğundan olsa gerek boş bakışlarımı telefona göndermiştim.
'Bu yaptığına pişman olacaksın Derin.'
Upps ne kadar da korktum(!)
Hadi ama Doruk dedim içimden. Sende mi erkeklik egonu adamlıktan sayanlardansın? Öyleyse kıskanç bir Doruk ile işim zordu. Ama olması gerekeni ona öğretmeliyim. Eh biraz hayal kırıklığına uğrasın tıpkı benim gibi.
Kampüs uzak olmadığı için 5 dakika da okula gelmiştim. Taksiciye ücreti ödeyip ineceğim sırada taksici amcanın 'Allah yardımcın olsun kızım.' demesiyle gülümseyerek araçtan indim.
Doruk'un aklında dönen tilkilerin ne olduğuyla ilgili teoriler üretirken Aryayı görmemle yüzüme kocaman bir gülücük yerleştirip Aryayı kucakladım. Deli kız. Onu çok özlemiştim. Bunca koşuşturmamın içinde onunla konuşamamıştık. En son Doruk'un beni dersten çekiştirmesiyle Aryaya bir hoşça kal diyemeden ayrılmak zorunda kalmıştım. Dolasıyla Doruk ile olanları ve Rüzgarı bilmiyordu. Dedikodu zamanı...
***
Aryaya olan biten her şeyi anlattığımda ağzı açık kalmıştı. O Rüzgarı ve neden böyle yaptığıyla ilgili şeyler düşünüp yorumlarken ben ise Doruk'un ne yapabileceğini düşünüyordum.
Beraber konuşurken 3 saati öldürmüştük. Ama hala susmayan bir adet Arya vardı karşımda. Aklıma gelen fikirle Ayaz'ı soracaktım ki yanıma çekilen sandalye ile kafamı sola doğru çevirdiğimde 'yok artık' dedim. Sesli olarak demiş olacağım ki Ayaz'ın heyecanlı gözleri yerine buğuya bırakmıştı.
"Beni gördüğüne sevinmedin."
"Sadece beklemiyordum."
"Derin konuyu uzatmayacağım. Seni seviyorum ve seni aklımdan atamıyorum lütfen bana bir şans ver." cümlesini bitirir bitirmez aniden Ayaz'ın üstüne biri çullandı. Kafede kopan çığlıkları söylemiyordum bile.
Ayaz'a yumruklarını indirirken bir yandan da 'Seviyormuş.' 'Şans istiyormuş.' 'Unutamıyormuş.' diyerek söylenen Doruk'la kan beynime sıçradı.
Allah aşkına ne yapıyordu bu çocuk? Resmen şu an kardeşim dediği çocuğu dövüyordu. Ne ara duydu ne ara gördü diye düşünürken bileğimi tutmasıyla sandalyeden öyle bir çekti ki tutmasa yere düşecektim.
Ayaza baktığımda yüzünün kanlar içinde kaldığını görmemle hemen yüzümü çevirdim. Yanındakiler ambulansı arıyorlardı.
Bileğimin acısıyla gözlerimin yaşardığını hissettiğim an kendimi bırakmamam için telkinler vermeye başladım. Şu bileğimi ona verecektim artık. Sinirden deliriyordum.
Arabanın kapısını açıp içeriye resmen beni fırlattı. Ve ben hala sesimi çıkaramıyordum.
Bu bana ilk tanıştığımız zamanlarda arabayla olan kazamı hatırlatınca gülümsedim. Sonradan yumuşadığımı sanmasın diye yüz ifademi hemen eski haline getirdim. O zaman heyecandan susarken şimdi sinirden susuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN DERİNLİĞİ
Novela JuvenilKalbi paramparça olan bir kız. Aşkın en kötü halini yaşamış, yıllarca kendini duvarlara hapseden suçsuz olan bir mahkum. Adının hakkını sonuna kadar veren masum, ürkek ve bir o kadar da cesur olan Derin Özgün... Dünyaya maviliklerini açtığından beri...