SOKAKTA KALMA

123 25 0
                                    

Bir renk değildir mavi huydur bende ve benim yetinmezliğimdir. Edip Cansever

**

Arabaya bindiğimde homurdanmaya devam ediyordu. İnat etmem hoşuna gitmemiş olacak ki söyleniyordu. Hiç cevap vermedim onu dinlemek daha iyi geldi o an. Yeni bir laf dalaşına hazır değildim. Eğilip radyoyu açtığımda bana yandan bir bakış attı. Gözlerimi devirerek kafamı cama yasladım. Radyo da Sertap Erenerin Asla şarkısı çalmaya başladığında içimde bir kıpırtı oluştu. Bu şarkıya bayılıyordum. Dönüp onu inceledim. Arabayı sürerken bile sert bakışlarından taviz vermiyordu. Her an birini dövebilirmiş gibi duruyordu. Keskin bakışları can alıcı tarafımdı. Gözlerinin derinliği sonsuzdu. Çok biçimli bir yüz ifadesi vardı. Kaşları hep çatıktı. Biçimli burnu ve kıvrımlı dolgun dudakları çok... Kusursuzdu. Onu incelemeye son vermem gerektiğini kendime hatırlatarak dikkatimi radyoda çalan mükemmel şarkıya verdim. Sertab Erener şarkının en sevdiğim kısmına gelmişti. Bende onunla birlikte nerede kiminle olduğumu düşünmeden söylemeye başladım. 'Sevince kalbim elbet acı duyar. Sen de benim gibi seversen hep yanımda olmak istersen o zaman biter bu acılar.' Önce bana baktı, dudağının bir kenarı kıvrıldı. Ama alaylı bir gülme değildi bu. Bunu yapmama şaşırmıştı. Hoş bende kendime şaşırıyordum. Doruk'un yanında sadece içimden geldiği gibi davranıyordum. Bir kez daha kafasını bana çevirdi ve sonra tekrar yola odaklanırken o kusursuz ses kulaklarıma doldu. Gerçek değildi değil mi? Şu an Doruk şarkı söylüyor olamazdı. O ukala, soğuk adam şimdi maskesini aralamamıştı değil mi? Bu anın büyüsünü bozmak istemiyordum. Bu yüzden onunla söylemeye başladım. 'Kendimden emin olmadıkça Sen benim olamazsın ki Asla.'

İkimizde aynı yeri gözlerimizin içine bakarak söyledik. Neden bu sözlerden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordum? Sanki o sözleri söyleyerek bana bir şeyler ifade etmek istemişti. Onun kalbi kırık döküktü. Gözleri hüzün doluydu. Dışardaki o sert görüntüsünün altında yaşanmışlıklar vardı. Bunu görebiliyor, hissedebiliyordum. Ondan bir şeyler beklemek aptalcaydı. Lanet olsun etkilenmemeliydim. Onu düşünmek yaptığım en saçma şeydi. Ama onunla olmak istiyordum ve bu isteğimi bastıramıyordum. Düşüncelerden çıkmamı sağlayan şey arabanın fren sesiydi. Eve gelmiştik. Tam o sırada telefonum çalmıştı. Arayan Mert'ti.

- Alo Mert?

- Derin bugün eve gelmemen gerek.

- O niye?

- Yurt dışından arkadaşlarım geldi ve 1 gece misafir etmek zorundayım. Sana uygun bir ortam değil. Lütfen bana kalacak bir yerin olduğunu söyle.

Bir bu eksikti diye geçirdim içimden. Mert ve hiç bitmek bilmeyen emrivakileri!

- Hallederim. İyi eğlenceler diyerek telefonu kapattım. Doruk bana soran gözlerle bakıyordu. Ona açıklama yapmak zorunda değildim. Öyleyse neden bunu yapıyordum? Tekrar içimi o değişik his kapladı ve açıklama yapmak için ona döndüm.

- Mert'in yurtdışından arkadaşları gelecekmiş 1 geceliğine. Eve gidemem.

- Tamam sorun etme. Bir şeyler düşünürüz.

Düşünürüz? Ben ve sen? Biz? Doruk ve beni düşünmek? Düşüncesi bile içimi gıdıklamıştı.

- Kızlarda kalabilirim. Beni bırakabilir misin?

Tamam anlamında kafasını salladı. Ne beklemiştim ki zaten? Benimle vakit geçireceğini mi? Ah aptal dedim içimden kendime kızarak. Ne zaman akıllanacaksın?

Aryalara gelmem 15 dakikamı almıştı. Arabadan inmek üzereyken o eşsiz tını kulağımı doldurdu.

- Aryalara gitmek istemediğini biliyorum.

MAVİNİN DERİNLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin