Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet 'can' kenarı olsun...
Kapıyı çarparak evden çıktığımda, Doruk mutfakta yemek yiyordu. Her ne kadar onu yalnız bırakmak istemesem de biraz kafasını dinlemesi gerektiğini düşünüyordum, üstelik Aryayı uzun zamandır aksatıyordum. En son doğum günüm için buluşmuştuk ama konuşacak vaktimiz olmamıştı. Konuşmamız ve çözmemiz gereken bir sorun olduğuna emindim.
Çözülmesi gereken bir sorun daha vardı ki bu benim için en önemlisiydi. Doruk'un yaşadığı anlar gözümde canlandıkça o adama işkence etmek istiyordum. Her şeyin sebebi o ve bitmek tükenmek bilmeyen hırsıydı.
Doruk'un yaptığı plan beni korkutuyordu. O ne derse desin Yalçın Kalkan'ın aklından geçenleri bilemezdik. Ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Doruk'u oraya göndermek azraile meydan okumak gibiydi. Doruk gözünü karartmıştı. Tanrı aşkına nasıl karartmasındı ki? Önce çocukluğunu sonra annesini elinden almıştı, şimdide beni yaralamaya çalışıyordu. Başımıza türlü belalar açılabilirdi. Doruk zeki bir adamdı, o işlerin üstesinden geleceğinden adım gibi emindim.
Belki de sadece Doruk'a güvenmeli ve içimi rahat tutmalıydım. Her ne olursa olsun beni ve kendini tehlikeye atmazdı, biliyordum. O sevdiği kadını yıllarca bekleyen yürekli adamdı, beni yarı yolda bırakmazdı. Öyle güzel bakıyordu ki mavileri, dili olsa da kelimeler başka bir boyuta atlasaydı.
Yürüdüğüm sokakta kaldırımlar altımdan kayarken temiz havayı içime çekip biraz da olsun düşüncelerimden arınmaya çalıştım. İçim rahat değildi ve bu his geçeceğe de benzemiyordu. Cebimdeki telefonumun titreşimini hissettiğimde irkilerek elime cebime attım.
Kimden: DORUK
Kafanı allak bullak eden düşüncelerden hemen kurtul! Yoksa beynine girip düşüncelerini döveceğim. İçini rahat tut, her şey güzel olacak. Bugünün yarınımızdan daha güzel olması için elimden geleni yapacağım.
Ah! Ne güzel adamdı. Nasıl da içimi okumuşçasına, hissetmişçesine bu mesajı bana atmıştı. Benim bundan sonra hayatımda tek bir insan olacaktı. İnsanların bir kere aşık olabileceğine inanırdım ve ben aşkın en güzeline tutulmuştum. Dünümde bugünümde yarınım da Doruk'tu. O olmasa bile başkasına yer yoktu, düşüncesi bile içimde bir şeylerin kırılmasına yol açıyordu.
Kime: Doruk
Beraber olduktan sonra her günüm en güzel gün bana. Seni seviyorum!
Telefonun tuş kilidini kapatıp cebime atacakken uzun bir titreşim hissettiğimde ekrana baktım. Aryanın aramasını görünce yeşili kaydırarak aramayı cevapladım.
"Efendim?"
"Canım Sanat Kafesindeyim, seni bekliyorum. Neredesin?"
"10 dakikaya ordayım."
"Tamam, görüşürüz."
"Görüşürüz."
Aramayı sonlandırdıktan sonra adımlarımı hızlandırarak Sanat Kafeye doğru yürümeye devam ettim. Güneş tüm ihtişamıyla çıkmış, kasım ayına inat edercesine sıcaklığını veriyordu. Keşke her zaman yaz ayında olsaydık, diye geçirdim içimden. Kışı ve soğuğu sevmeyenlerdendim. Kışa dair sevdiğim tek şey; parmaklara kadar çekilmiş hırkam, kahvem ve kitabımdı. Oysaki yaz öyle miydi? Her günü ayrı bir samimiyet ayrı bir renkti. İnsanlar cıvıl cıvıl, hayat daha akışkandı. Bir an önce yaz gelmeliydi...
Kafenin önüne geldiğinde telefonuma gelen mesajı açmıştım.
Kimden: Doruk
Sana aşığım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN DERİNLİĞİ
Teen FictionKalbi paramparça olan bir kız. Aşkın en kötü halini yaşamış, yıllarca kendini duvarlara hapseden suçsuz olan bir mahkum. Adının hakkını sonuna kadar veren masum, ürkek ve bir o kadar da cesur olan Derin Özgün... Dünyaya maviliklerini açtığından beri...