Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim... Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
İnsan ne zaman kendini savunmasız hisseder?
Kaybedeceği bir şey kalmadığında, insanlara karşı gardını aldığında, sırf güçlü görünmek için çaba harcadığında, savunmaya geçtiğinde...
Ama hiçbirinde de kendi değildir.
Bense bir roman sayfasında kendimden bir cümle bulduğumda, aile şefkatinde ve en çok da Doruk'un karşısında savunmasız kalırım. Ne kadar mümkün olabilir bu durum? Kaç kişiye böyle bir şans verilir? Elimizde bir mucizeyi tutarken farkında bile değiliz.
Bazen gerçekten çok bencil olabiliyoruz. Şükrettiklerimizle, istediklerimizi kıyaslarsak hep daha az şükrediyoruz çünkü yetinmiyoruz. Halbuki yetinsek daha mutlu olacağız.
Uykuya Doruk'un okuduğu kitapla dalmıştım. Sesinde bir annenin çocuğuna söylediği türküdeki gibi şefkat vardı, parmakları saçımı öyle güzel okşuyordu ki bana babamı hatırlatıyordu. Benim ait olduğum yer burasıydı sanki, onun göğsüne kafamı koyup beni sardığında evime girmiş gibi hissediyordum.
***
Güneş açık kalan perdeden direk bize yansımış, yüzünü gülümsetmiş ve bizi aydınlatmıştı. Gözlerimi açtığımda uyandığım için hoşnutsuzdum. Kollarım hala Doruk'un bedenine sarılıydı, Kafka'nın kitabı bacaklarına düşmüş, kafasını kafama yaslamıştı.
Küçük bir öpücük kondurdum boynuna, sonra dayanamayıp kulağına doğru öptüm. Uyanmasını bekliyordum, uyanıp beni öpmesini. Ama o öyle yapmadı, kulağını öperken usulca kulağıma fısıldadı.
"Günaydın Milena."
O kadar hoşuma gitmişti ki, mest olmuştum resmen. Adına roman yazılmış bir kadındı Milena, büyüleyiciydi.
"Günaydın sevgilim."
Gözlerini açtı, sabahları uyandığında daha bir güzel olurdu, uyku mahmurluğundan mıdır bilmem daha huzurlu gözükürdü. O da beni inceliyordu, yüzünde tarifsiz bir tebessüm belirmişti.
"Noldu yine?"
Tebessümü genişledi.
"Ne noldu?"
"Yine bana bakıyorsun."
"Ben sana her an bakıyorum, doyamamak bu olsa gerek. Sahi sana baktığımda ne hissediyorsun?"
"Güzel ve değerli olduğumu hissettiriyorsun bana, her zaman böyle bakmanı istiyorum, böyle bakınca sanki içinden 'Evet ya işte benim kızım' diyormuşsun gibi hissediyorum."
"Hissettiklerimi bu kadar güzel anlatan olmamıştı daha önce."
Bir kedi yavrusu gibi ona sığındım, derin bir nefes aldı birazdan bir şey söyleyecekti, bu onun belirtisiydi.
"Gece ne rüya gördün?"
Kaşlarım istemsizce çatılmıştı, parmakları otomatik olarak kaşlarıma gitti.
"Hatırlamıyorum." dedim dürüstçe. Genelde rüyalarımı hatırlamazdım da zaten, anneannem her zaman uykuda huzursuz olduğumu, kendi kendime konuştuğumu söylerdi.
"Kafana taktığın her düşünceyi cımbızla tek tek çekmek istiyorum."
Yavaşça doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN DERİNLİĞİ
Novela JuvenilKalbi paramparça olan bir kız. Aşkın en kötü halini yaşamış, yıllarca kendini duvarlara hapseden suçsuz olan bir mahkum. Adının hakkını sonuna kadar veren masum, ürkek ve bir o kadar da cesur olan Derin Özgün... Dünyaya maviliklerini açtığından beri...