ÖZGÜRLÜK

112 24 0
                                    

Özgürlük birinin seni engellemesine izin vermeden hareket edebilmektir. Hayatımda hep özgürlük olmak istedim. Zincir takmalarına izin vermemeye çalıştım. Hep doğru olduğunu düşündüğüm şeyi savundum. Birilerine bağlı olan insanları hiç anlamamışımdır. Özgürlük bu dünyaya geldiğimizin en büyük belirtisidir. Özgürlük nefes almak demektir. Ben bunu istiyorum ve yapacağım demektir özgürlük. Birine hesap vermeme demektir özgürlük. Senin birey olduğunun kanıtıdır özgürlük. Benim hayatım, benim kararlarım, benim seçimim demektir. Sonuçlarına da katlanmaktır özgürlük. Pişman olmamaktır bir nevi. Hep bunu yaşadım, hep bunu hissetmeye çalıştım. Her insanın mottosu olmalıdır bana göre. Ben kendimi biliyordum. Hep insanları yargılamamaya çalıştım. Hiçbir zaman da kendini ezdirenlerden olmadım. Kimsenin boyunduruğu olmadan yaşamak güçlü olmaktır. Şimdiye kadar hiç kimseye karşı kendimi savunmasız bir nevi güçsüz hissetmemiştim. Ama Doruk'un beni kucağına almasında, taşımasında üstüne de hakaret etmesinde kendimi savunamamıştım. Nerdeydi o güçlü kız? Halinden gayet memnundun dedi sol tarafım. Ama onu göz ardı ettim. Doruk tehlikeliydi. Onu tanımıyordum ama bunu hissetmiştim. Dahası onda tanıdık bir şeyler vardı. Kokusu falan değildi tanıdık gelen. Gözleriydi. Sanki ben o gözleri daha önce görmüştüm. Bunu ilk zamanlar anlamamıştım ya da anlamamazlıktan gelmiştim. Ama o tanıdıktı. Hep onun yanında olmak istemem normal miydi bilmiyorum. Ama ondan uzak durmam gerektiğini hissediyorum. Tamam aşık olmayı ve sevilmeyi bekliyordum. Hala da bekliyorum. O kitaplardaki çocuğu hep bekleyecektim. Ama bir o kadar da gelmeyeceğini biliyordum. Kimin başına gelmişti ki sonsuz aşklardan? Hepsi bir gün bitiyordu. Sevgi bitiyordu ama buna inanmayı reddediyordum. Sevgi sahip olduğumuz en güçlü duyguydu. Nasıl bitebilirdi? İnsan anne babasını sevmeyi hiç bırakır mıydı? Bırakmazdı. Bu da onun gibiydi. Bir an da girecekti hayatıma ve ben onu yine tam merkeze koyacaktım ve o hiç gitmeyecekti. Buna inanmak istiyordum. Ama Doruk bana bunu vermezdi. Görebiliyordum. O son zamanların modası kötü çocuk değildi. O yaraları olanlardandı. Ve her ne yaşadıysa onun da yaşamasını, hayata tutunmasını engelliyordu. Bunu öğrenmek istemediğimi söylemezdim. Ama bunu öğrenirsem ondan vazgeçemeyecekmişim gibime geliyordu. Benim duvarlarım aşılmayacak gibi değildi. Çünkü ben çok çabuk güvenen ve her güvendiğinden de kazık yiyenlerdendim. Hayat bana oyununu akıllıca oynadı. Önce tanıştırdı sonra anlattırdı daha sonra havalara uçurdu en sonunda da düşürdü. Bunu kabullenmiştim. Hayata karşı hep bağlıydım. Sevdiklerim olsun yeter derdim hep. Bu yüzden duvarlarım aşılmayacak gibi değildi. Ama Doruk benim başıma gelen en büyük sınavımmış gibi hissediyordum. Biliyorum bunlar için çok erkendi. Hiçbir şey yaşamamıştım. Ama yaşayacak gibi hissediyordum. Doruk beni bırakıp gittiğinden beri düşünüyordum. Girdiğim derslere tam olarak kendimi verememiştim. Son 2 dersim kalmıştı ve Doruk bugün hiç gelmemişti. Beni ilgilendirmezdi zaten. Hoca ara verdiğinde Arya arkasını döndü.

-Dersin başlamasına 1 saat var. Kafeterya da oturalım mı biraz?

-Notları geçirmem gerek. Erken biterse gelirim. Dedim.

Komple yalandı. Geçirmem gereken not bile yoktu. Sadece Ayaz ile bir süre aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Ona hala sinirliydim. Yaşadığı şeyi az çok anlayabiliyordum. Geçici bir şeydi. Doruk ne kadar aksini söylesede ben böyle düşünüyordum. Kafamı sıraya koydum. Biraz göz dinlendirmesi diye geçirdim içimden. Sol tarafım bana kahkahalarla gülerek düşüncelerden kaçma fikri ne zamandan beri göz dinlendirmesi oldu dedi. Her zamanki gibi onu duymamaya çalıştım. Dikkat. Sadece. Çalıştım.

Omzum hiçte kibar olmayan bir şekilde sallanınca kafamı kaldırarak saymaya başlayacaktım ki hocanın 'Uyuyacaksan çık dışarı' demesiyle kendime geldim. Harika. Ders başlamış ve koskoca amfi beni izliyordu. Müthiş.

MAVİNİN DERİNLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin