Keyifli okumalar :) Allah'a emanet olun :)
Muhteşem ve rüya gibi bir tatilin ardından eve gelmek bana çok iyi gelmişti. Orada yıllarca kalmak istesem bile insanın evi gibisi yoktu. Temiz çarşafların arasında gerinip, esnedim. Çok yorgundum. Sabaha karşı eve gelmiştik ve şuan saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Saate bakmak için yatağın yanında olan komedinin üzerine uzandım. Elimle bir kaç kere yokladıktan sonra telefonumu bulmuştum. Gözlerimi zorlukla açtım. Bir kaç defa kırpıştırıp, tekrar esnediğim de boşta kalan elimin tersi ile ağzımı kapattım. Saate baktığım da, beşe geliyordu. Deliksiz uyumuştum. Sadece öğle namazını kılmak için güç bela Berat'ın beni yataktan kaldırdığını hatırlıyordum. Cevapsız aramaları görünce kaşlarım istemsiz kalktı. Annem ve Yasemin abla bir kaç defa aramışlar. Nefesimi dışarıya gürültülü bir şekilde verdim. Sağıma döndüğümde Berat'ın çıplak sırtı ile karşılaşmayı açıkçası beklemiyordum. Telefonu yerine koyup, tekrar Berat'a döndüm. Yanağımı sırtına yaslayıp, kolumu beline sardım. Çok güzel kokuyordu. Derince bir nefes alıp, tutabildiğim kadar tuttum ciğerlerimde.
"Boğulacaksın." Berat'ın konuşmasıyla irkilip, öksürmeye başlamıştım.
"Uyandırdım mı?" Bana doğru dönerken "Hayır." deyip esnedi. Gözleri yüzümün her bir çehresinde geziniyordu. Yüzüme düşmüş bir kaç saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Çok acıktım." Gülümseyip "Hemen bir şeyler hazırlarım ben." Yataktan kalkmak için hareketlendiğimde kolumdan tuttu.
"Ne oldu?" Beni yatağa çekip, sırıttı. Ahh bu bakışları biliyordum.
"Valla hiç çekemiycem. Lütfen." deyip ellerimle omuzlarından iteledim. Kafasını boynuma gömdüğünde, huylandığımdan başımı yatırdım.
"Çok güzel kokuyorsun." Boğuk çıkan sesi insanı mest ediyordu. Nefesi boynumu yalarken, tekrar onu omuzlarından iteledim.
"Hadi kalk." Kalbim büyük bir hızla çarparken, ona baktım. Büyük bir açlıkla beni izliyordu. Yanağıma değen dudaklarıyla titrek bir nefes alıp "Berat çok yorgunum lütfen." diye fısıldadım. Her dokunuşu vücudum da, unutulmayacak izler bırakıyordu. Nefesini kulağımda hissettiğimde, gözlerimi kapattım.
"İkra." Soluyarak ve arapçaya karışık sesi özellikle ismimi her defasında böyle söylemesi beni mest ediyordu. Kalbim depar atmıştı adeta. Soluklarım hızlanırken, irademi kullanıp, onu tekrar iteledim.
"Berat lütfen." diye zorla konuştuğumda, kafasını geri çekip, bir süre yüzümü inceledi. Ardından gözlerini kısıp homurdanarak, yan tarafa yuvarlandı.
"Üç saniye içinde yataktan kalkmazsan, kendimi tutamam." Alık alık yüzüne bakarken, sözlerini beynim son an da algılamıştı.
"Bakmasana öyle." Dişlerinin arasından hırlar gibi konuşması beni ürkütünce, hızla yataktan kalkıp, odayı terk ettim. Sırtımı kapıya dayayıp, derin bir soluk aldım.
Banyoya girip, elimi yüzümü yıkadım. Ardından merdivenlerden inip, mutfağa girdim. Hızlıca çaydanlığa su koyup, aygazın üzerine yerleştirdim. Patates almak için eğildiğim de, tezgahın üzerinde ince tozlara baktım. Sanırım bir şeyler yedikten sonra evi temizlemem gerekti. Bir kaç patatesi tezgahın üzerine bıraktım. Yıkayıp, güzelce soydum. Ardından ince ince dilimleyip, tekrar sudan geçirip süzgeçe koydum. Buzdolabının kapağını açıp, elime geçen bütün kahvaltılıkları masanın üzerine dizdim. Patatesleri fritöze koyup, pişmesi için fişini taktım. Ardından kaynayan su ile çayı demledim. Mutfaktan çıkıp, odaya girdiğim de Berat ortalıkta yoktu. Banyodan ses gelince sırıttım. Üzerimi değiştirip, telefonumu elime alıp, odadan çıktım. Annemi rehberde bulup, arama tuşuna bastım. Bir kaç çalışın ardından annem telefonu açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKRA -ASKIDA-
ChickLit"Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak,96:1-5) Oku! Yani İkra yazıyordu. Cümlenin tamamının altı bir kaç kere çizil...