Telefondan bölüm yazmak çok zormuş. Evet laptopumu hala yaptıramadım. Şuan için bunu size açıklayamam ama vakti geldiğinde uzunca her şeyi yazacağım. Söz verdiğim gibi bölümü yazdım. Keyifli okumalar. Allaha emanet olun.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
BERAT
Amerika'dan nasıl geldiğimi. Uçağa nasıl bindiğimi. Şuan nasıl uçaktan indiğimi dahi hatırlamıyordum. Aklımda ki kalbim de ki tek kişi İkraydı. Bir an önce yanına gitmek istiyordum. Bu iş fazla uzamıştı. En başında onu yalnız bırakmam hataydı. O adamın buraya geleceğini düşünmeliydim. Bunu nasıl atlamış olabilirdim. Öfkem kat be kat artıyordu. Sonunda sinirlerim boşalırken gırtlağımdan bir hırıltı ve bağırma çıkmıştı. Ellerimi önümde ki koltuk başlığına vururken, sinirle camı açtım. Güneş yakında doğmak üzereydi. Ezan çoktan okunmuştu. Yorgundum. Oruçlu olduğum için değilde bir kaç gündür koşturmak beni fazlasıyla yormuştu.
Bakışlarım şoföre kaydığında gözlerini benden kaçırdı. Anladığım kadarıyla az önce ki garip tavırlarımı görmüştü. Açıkçası hiçte umurumda değildi. Şuan tek istediğim şey karımın yanında olmaktı. Taşlı yolda ilerleyen arabanın sarsılmasıyla bakışlarımı ağaçlara çevirdim. Tekrar temiz havayı içime çekip, serbest bıraktım. Sakinleşmek bilmiyordum. Ormanlık yolda görüş alanımıza giren ev ile ellerimi saçlarımdan geçirdim. Doğa o adamı sevsin veya sevmesin bunu yapmak zorundaydım. Babamın başıma açtığı bu şeyi artık sürdürmek istemiyordum. Belki bencil olabilirdim, fakat karım o adamın ellerindeydi. Arabanın durmasıyla hızlıca kapımı açıp, eve doğru koşmaya başladım. Ahşap basamakları tek bir adımda çıkıp, kapıya var gücümle vurdum. Ses gelmeyince arkama döndüm. Şoföre baktığım da "Burada hiç bir yere gitmedi." Dediğinde sinirle tekrar kapıya döndüm. Ayağımı kapıya geçirip kapının açılmasını sağladığım da yavaşça içeriye girdim. Şoför arkamdan gelirken "Ben yukarıyı kontrol ederim" diyerek basamaklara yöneldi. Önce solumda bulunan oturma odasına giriş yaptım. Burası arada kafamı dinlemek için geldiğim bir evdi. Şehir hayatından bazen bıkıyordum ve buraya kaçıp gelirdim. Oturma odasında kimse yoktu. Mutfağa yönelirken "Berat bey" diye seslenen şoföre döndüğümde elinde ki notu bana uzattı. Kaşlarım çatılırken elinde ki kağıdı aldım. Gözlerim her bir satırda dolaşırken nefesimi tuttum.
Berat,
Şunu söylemek isterim ki sana olan sevgim daima sonsuz. Tabi bazen sevgi yetmiyor. Haklıydın, sen ve ben olsaydık asla size layık birisi olamazdım. Bu yüzden bütün her şeyden ben sorunluyum. Benim yüzümden karının ve senin başına gelmeyen kalmadı. Gidiyorum. Kimsenin beni bulamayacağı bir yere gidiyorum. Daha fazla sorun olmak istemiyorum. Her zaman söylediğin gibi Allaha emanet ol.
Sevgilerle Doğa."Bu ne lan!" Evet, tepkim tam olarak bu olmuştu. Dalga mı geçiyordu bu kız benimle? Ben bunca şeye bunun için mi katlanmıştım???
"Telefonu ver!" Şoför telefonu bana uzatırken, elinden çekip aldım. Kişilerde babamı bulduktan sonra arama tuşuna bastıktan sonra telefonu kulağıma dayadım. İkinci çalışta telefon açılırken hiç bir şey söylemesine fırsat vermeden konuştum.
"Gitmiş! Bir not bırakıp, daha fazla kimseye yük olmak istemediğini söyleyerek gitmiş! Benim karım o adamın elinde ve bunların tek suçlusu sensin!"Derin bir nefes alırken, adımlarımı çıkışa yönlendirdim "Kim gitmiş oğlum?" Dedi babam şaşkınca.
"Doğa! Gitmiş. İkra o adamın elinde. Ve Doğa'yı ona götüremediğim sürece onu bana göstertmez." İlk defa babama sesimi yükseltmiştim.
"İkra, John'un elinde mi? Neden haber vermiyorsun bana?" Sesi sinirli geliyordu, fakat ben çıldırmıştım.
"Bana Doğa'yı bul. Bende karımı o adamın elinden almaya gidiyorum." Telefonun kapatma tuşuna kırarcasına bastırdım. Elimde cihazı sıkıp, fırlatmak istesem de, John'un arama ihtimaline karşı bunu yapamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKRA -ASKIDA-
ChickLit"Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak,96:1-5) Oku! Yani İkra yazıyordu. Cümlenin tamamının altı bir kaç kere çizil...