25.BÖLÜM

2.5K 167 11
                                    

Selamun aleyküm....

Arkadaşlar herkes az buçuk biliyor. Nişanlanıyorum bu yüzden büyük bir telaş içerisindeyim. Bölüm bu yüzden geç geldi. Nişan için elbiseydi, ayakkabısıydı derken sonunda bölümü yazdım. Umarım beğenirsiniz. Çünkü o kadar yorgun ve asalağım ki bu aralar nasıl bir bölüm oldu hiç bir fikrim yok. Bende sizler ile birlikte okuyacağım.
NOT: Nişanım 20 mayıs 2017'de.
Merak edenler sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip edebilirler. Hepsi Wattpad profilim de bulunmaktadır.

Allah'a emanet olun ☺️
*************************
John'un bana aşık olduğu düşüncesi beynimin içinde milyon tane soruya sebep oluyordu. Adam yürüyen Azrail gibiydi. Nasıl bana aşık olmuştu?

Bir kaç el silah sesi duysam da, ensem de olan Berat'ın elleri refleks olarak kalkmamı engelliyordu. Taşlı yollar arabayı sarsınca ellerim karnım da, dengemi sağlamaya çalışıyordum. Sonunda anayola çıkmış olmalıyız ki, arabanın sağ doğru viraj aldığını anladım. Berat elini ensemden çekince "Bitti mi her şey?" Diye konuştum.

"Hayır yeni başlıyoruz." Diyerek dişlerinin arasından tısladı.

Çok korkuyordum. Resmen yılanın yuvasını yıkıp, kaçmıştık. Her şey üst üste geliyordu. Bu adamdan nasıl kurtulacaktık? Sürekli böyle kaçacak mıydık artık? Peki ya annemler? İçime oturan ağır özlem duygusu ile derin bir nefes aldım.
Annemler bunca zamandır ne yapıyordular acaba? Sürekli aklıma geliyordu bu soru ama elimden hiç bir şey gelmeyince oturup, beklemekten başka bir şey yapamıyordum.

"Şimdi ne olacak?" Diye titrek bir sesle konuştum.

"Annemler nasıl? Beni çok merak etmiştirler. Olayı ilk duyduk...." Berat'ın eli dudaklarıma kapanınca susmak zorunda kaldım. Ona hala kızgındım. Bu durumda olmamızın en büyük payını o taşıyordu.

"Uyu. Gittiğimizde istediğin soruyu sorarsın." Sustum. Emri vakisi sinirimi bozsa da "Nereye gidiyoruz?" Diye konuştum gıcıklığına. Açıkçası nereye gittiğimizin bir önemi yoktu. Berat artık yanımdaydı. Güvendeydim. Evet, ona kızgındım ama o benim güvendiğim tek limandı.

"Gittiğimizde görürsün. İstanbul dışına gideceğimizi bil yeter." Ve sonra hiç bir şey söylemedim. Pançoma sarılıp, başımı ağaçlara çevirdim. John'u şu bir kaç ay içerisinde doğru tanıdıysam, peşimizi bırakmayacaktı. Bu işin sonunda birinin öleceği kesindi. Fakat kim olduğu da belirsizdi. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verip, Berat'a döndüm. Büyük bir dikkatle bakışları yol ve dikiz aynasında gidip geliyordu. Onu kaybetmek istemiyordum. Onu kaybetmek bana çok ağır bir yük olurdu. Sonunda göz kapaklarım bedenime ve düşüncelerime ihanet etmişti.

*********************
Yanağımda hissettiğim bir el göz kapaklarımın aralanmasına sebep olmuştu. Uykulu gözler ile Berat'a baktım. Ardından ayılmak için bir kaç defa gözlerimi kırpıştırdım. Boynumun ağrısı yüzümü buruşturmama sebep olurken, Berat'ın eli yanağımdan boynuma doğru giderken, göğüs kafesim de anlam veremediğim bir sıcaklık oluşmuştu. Kalp atışlarım hızlanırken, hala ona kızgın olduğum için kendimi zor da olsa geriye çektim. Bebe mavisi gözleri kısılmıştı. Bende ona gözlerimi kısmakla yetindim. Bunu hak ediyordu. Belki büyük tepki veriyordum fakat ona sinirliydim ve bu zamanla geçecek olan bir şeydi.

Derin bir nefes almasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Sinirli gözüküyordu. Bende sinirliydim.

"Cidden bu şekilde mi davranacaksın?" İçimden bir kahkaha atıp "Cidden hiç bir şey olmamış gibi mi davranacaksın?" Diye konuştuğumda, tek kaşını havaya kaldırdı. Bende tek kaşımı havaya kaldırıp, ellerimi iki yana açarak "Açıkla! Neden hiç bir şey söylemedin?" Bakışlarıyla 'Nedeni gayet açık' diyerek tıpkı benim gibi ellerini iki yana açtı. Büyük bir şaşkınlık ile ona bakarken, yerinde kıpırdanıp arabanın kapısını açtı. Kapıyı kapattığında "Ukala şey" diye tıslarken, daha çok sinirlendiğini fark ettim. Ellerimi yumruk yapıp, derin bir nefes aldım. Başımı camdan tarafa çevirdiğim de inmem için bekliyordu. Gözlerim dışarıda dolaşınca bir tesiste olduğumuzu anladım.

İKRA -ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin