22.BÖLÜM

2.8K 181 26
                                    

Öncelikle hayırlı geceler. Yurt dışına çıkacağımı söylemiştim. Vizem red edildiği için gidemiyorum. Red edilmesinin sebebi ise bekar olduğum içinmiş. Galiba orada evleneceğimi düşündüler. Biliyorum bölüm geç geldi. Bildiğiniz üzere laptopun hard diski yandı. Henüz yaptırmadım. Fakat size telefondan bölüm yazdım ve bu çok zor oldu. Yorum bırakmayı unutmayın. Belki kısa olmuş olabilir fakat kısa zaman da yeniden bölüm yazacağım.
Hayırlı okumalar. 

**************************
Derin bir nefes alıp, ellerim arasında ki gazeteyi masanın üzerine bıraktım. Dün duyduklarımdan sonra hala kendimi toparlamış sayılmazdım. Bu yüzden her şeyi Bülent amca ile konuşmaya gelmiştim. Çok önemli bir toplantısı olduğu için beklemek zorunda kalmıştım. Nilüfer abla hemen yanımda oturuyordu. Dün ki sakinliğim onu feci şekilde rahatsız ediyordu. Rahatsız olmakta haklıydı çünkü aklımı kaçırmama ramak kalmıştı. Karnım da ki minik bebeğime zarar gelmesin diye, akıl sağlığımı bir hayli korumakta zorluk çekiyordum.

Berat'a gelince, telefonu kapalıydı. Bana bıraktığı mektuptan başka hiç bir şey bilmiyordum. Nerede olduğunu, ne yaptığını, ne yediğini, ne içtiğini, bilmiyordum. Onu özlüyordum. Hem de çok o kadar özlüyordum ki ona olan sinirim hat safalarda olsa bile, özlemi kor gibi yakıyordu yüreğimi. Sadece bir gündür onu görmüyordum ama özlüyordum.

Toplantı kapısının açılmasıyla, büyük bir heyecanla ayağa kalktım. Hafif başım dönse de kendimi toparlamayı başarmıştım. Kapıdan çıkan takım elbiseli adamlara bakarken, gözlerim de Bülent amcayı arıyordu. Sonunda onu gördüğüm de, kalp atışlarım Berat'ı görmüş kadar hızlı çarpmaya başlamıştı. Takım elbiseli insanlar ellerinde ki dosyalar ile asansöre doğru ilerlerken, bende Bülent amcaya doğru yürümeye başladım.
"Ne zaman söylecektiniz?" Duraksadım. Aslında kafamda bir çok diyalog kurmuştum fakat hiç birinde bu kelime yoktu.
"Gel kızım. Önce otur hele." Diyerek beni toplantı salonuna doğru yönlendirdi. Elim istemsiz karnımın üzerine giderken, odanın içinde ilerleyip, sandalyelerden birini gözlerime kestirince oturdum. Çantamı masanın üzerine koyup, ellerimi de üzerine yerleştirdim. Bülent amca yerini alınca yüzünde garip bir tebessüm vardı.

"Berat'ta her toplantıda o sandalyeye oturur." Dediğinde oturduğum sandalyeyi istemsizce süzüverdim.

"Bazı şeylere açıklık getirecek misiniz?" Sesim sinirli mi çıkmıştı benim?

"Nilüfer ile konuştun mu?"  Başımı aşağı yukarı salladım.

"Doğa bana babasından emanetti." İç çekip, önünde ki dosyaların kapaklarını kapattı. Bülent amcaya dikkatle baktım. Her bir kelimesi benim için çok değerliydi.

"Doğa'nın babası Amerika da iken beni aramıştı. Öleceğini hissetmiş olmalı ki benimle yaptığı inat yüzünden pişman olmuştu. Defalarca özür dileyip, kızını bana emanet etti. Çok geçmedi ölüm haberini almak. Sadece bir gündü. Doğa iki gün sonra Türkiye'ye gelmişti. Peşinde bir mafya olduğunu söyledi. Bende söz vermiştim. Kızım gibi görmüştüm onu hep, öylece ortalığa atmazdım. Adam gelince konuştum parayı verdim ama parayı değil, Doğa'yı istemişti." Bu hikaye'yi zaten biliyordum. Berat'ın nerede olduğunu merak ediyordum ben.

"Aklıma gelen tek fikir Berat'la evli olduklarını söylemekti. Söyledim de inanmadı. Bizim inançlarımıza göre evli olduklarını söyledim. Pek inanmadı. Ardından hızlıca nikah kıydık onlara. Doğa'yı korumak içindi her şey. Berat hiç bir zaman bunu istememişti. Bir yıl aynı evi paylaştılar. Çünkü sürekli izleniyorlardı. Sonunda adam tekrar karşıma çıkıp, Doğa'nın Berat'a aşık olduğunu anlayınca Amerika'ya geri döndü. Zaten hemen onun ardından Doğa ve Berat boşandılar." Duraksadı. Derin bir nefes alıp, bana baktı.

İKRA -ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin