Önce bu yazıyı okur musunuz?
Lütfen!
Okuyun!
Durup düşündüm ve dedim ki benim için vakitlerini ayırıp, her bir satırda gözlerini gezdiren sevgili okuyucularıma kucak dolusu selam olsun. Hepinizi görmeyi çok istiyorum. Bu yüzden şu yoğunluktan çıkarsam seçtiğim bir ile gitmek ve orada sizler ile buluşmak istiyorum. Yoruma hangi ilde yaşadığınızı bırakın uzak olmamak şartıyla en çok hangi il çıkarsa Allah'ın izni ile bir aksilik olmadığı sürece gelmeyi düşünüyorum. Hepinizi kocaman öptüm 😘
İnstagram: arife.byndr
***********************************
Acı. Hissettiğim tam olarak buydu. Damarlarımın içinde akan kanımın, kalbimde büyük korkuyla pompalandığını hissettim. Yüreğime düşen büyük bir ateş. Yangın yeri, Berat için beslediğim aşk fidanlarının tek tek yanışı bütün bedenimi kavuruyordu. Bilincimi yitirmiş, delirmiş gibi yürümeye başlamıştım. Yerde yatan iki
kişi vardı fakat ben sadece Berat'ı görüyordum. Gözyaşlarım görüş alanımı yok edip, tekrar açıyordu. İlk adımımı attım. Korkuyla ona yaklaştım. Ölmesini aklıma dahi getirmek istemiyordum. Ölemezdi. Bacaklarımda ki son can ile yanına koştum. Üzerine düşmüş olan bu pislik adama dokunmak istemesem de, Berat'ın üzerine iteledim. John yan yuvarlanıp, zemine düşerken Berat'a baktım. Vücudunda yara izini göremeyince sadece bir anlık sevindim ta ki başında ki kurşun izini görene kadar. Ellerim ile yanaklarına dokunduğum da yavaşça gözlerini araladı. Yaşıyordu.Yardım çağırmazsan ölebilir.
İçimde ki sese hak vermiştim. Yardım çağırmalıydım. Telefon, bulmak için ayağa kalktığımda kasıklarıma giren ağrı ile duraksadım. Derin bir nefes alıp, sakinleşmeye çalıştım. Derin derin nefes almaya devam ederken, ağrı şiddetlendi.
"AHHHHH!" Kapı pervazına tutunup, düşmemek için direndim. Ağrı o kadar şiddetliydi ki dizlerimin üzerine yıkılmıştım. Bacaklarım arasında hissettiğim ıslaklık ile "Hayır!" Diye ellerimi bacak arama sabitledim. Sanki akmasını engelleye bilirmişim gibi. Gözyaşlarım akmaya devam ederken, hıçkırıklarım ona eşlik etmişti. Berat'ı görmek için ona baktım. Elini uzatmış bana doğru gelmeye çalışıyordu.
"Berat" ağlayarak söylediğim cümleler dudaklarım arasından inleme gibi dökülmüştü. Görüş alanım bulanıklaşırken gür bir erkek sesi duydum.
"BERAT!" Birinin onun yanına gittiğini gördüm. Ardından yüzünü bana döndü. Gördüğüm kişi Miraç'tı. Yanıma geldi. Durumu kavradığında hızla cebinden telefonunu çıkardı. Birileriyle konuştu. Telefonu kapattı bana baktı.
"Berat?" İyi miydi o? Bunu sormak istiyordum fakat tek söyleyebildiğim adıydı. Zarif bir el elimi tutarken, bakışlarımı çevirdim. Leyla'nın endişeli yüzünü gördüm. Kasıklarımda ki sancı şiddetleniyordu. Bilincim tekrar yerine gelirken "Bebek geliyor!" Leyla'nın söylediği şeyleri duyunca "Erken çok erken lütfen bir şeyler yap" gözyaşlarım bağımsız olarak benden akıyordu."Ambulansı aradım geliyor" diye konuştu Miraç.
"Geç kalırız. Doğarsa da ölür. İçimde kalırsa da ölür" nefes nefese ağlayarak konuşmamı, Leyla'nın alnıma dokunan eli böldü.
"Sakinleş İkra. Sakinleş. Yaşayabilir. Lütfen sakinleş ona ve hiç birinize bir şey olmayacak." Güven veren konuşmasına inanmak istedim.
Allah'a sığındım. Bütün benliğimle ona sığındım "Yerleri ve gökleri yaradan yüce rabbim. Evladımın yaşamasına izin ver" fısıltıyla hıçkırıklar arasından söylediğim sözler üzerine Leyla'nın gözlerinin dolduğunu gördüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/53879641-288-k54939.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKRA -ASKIDA-
ChickLit"Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak,96:1-5) Oku! Yani İkra yazıyordu. Cümlenin tamamının altı bir kaç kere çizil...