Umarım bu bölümü beğenirsiniz :) Keyifli Okumalar :) Allah'a emanet olun.
****************************************
Harflerin ruhuma kattığı etkiyle kalbim titredi. Her bir harf, her bir cümle insanın ruhunu adeta temizliyor gibiydi. Kuran-ı Kerim'in kokusu burnuma geliyordu. Parmağımla takip ettiğim cümleyi seslice okudum.
"Tekrar, gırtlaktan." Kafamı kaldırmadan ayn harfini gırtlaktan çıkarmaya çalıştım. Cümleyi tekrar ettiğimde Berat'ın nefes alışverişini duydum.
"Devam et." Hafızlık okuluna gidip, hafız olamaması beni çok üzüyordu. Elbette bende biliyordum Kuran okumayı fakat Berat'ın öğretmesi benim için tamamen farklı bir şeydi. Berat hafız olsaydı eminim çok iyi öğretmen olurdu. O kadar güzel öğretiyordu ki ister istemez insan öğrenmek zorunda kalıyordu. Sayfamı bitirdiğim de "Sadakallahül'l-Âzim" diyerek Kuran-ı Kerim'i kapattım.
Berat'ın bakışlarının bende olduğunu görünce istemsiz yüzümün kızarmasına engel olamadım. Bakışları hep derin ve yakıcıydı. Evet, yakıcıydı. İnsanı kasıp kavuran bir bakışı vardı. İçinize işleyen vücudunuzun her bir zerresinde hissederdiniz. Bakışlarımı ondan alkıp, rahle'nin üzerinde ki kuran'a çevirdim. Kitaplığa koymak üzere ayağa kalktığımda aniden gelen bir göz kararması ve baş dönmesiyle boşlukta tutunacak yer aradım.
"İkra." Berat'ın sesi ile elleri beni aynı an da bulu vermişti. Gözlerimi yumup, kafamı iki yana salladım. Tekrar açtığımda her şey dönüyordu.
"Hala dönüyor." Diye konuştuğumda nefesi yüzümü okşadı.
"Hiç dinlemiyorsun ki beni. Elli kiloluk insan oruç mu tutar?" Evet son bir haftadır attığı fırçalardan bir tane daha geliyordu.
Ramazan dolayısıyla okulda sınavlarımızı erken yapmıştılar. Mayısın ortasında sınavlar bittiğinden beri Berat eve her geldiğinde birlikte Kuran okuyorduk. Aslında o okurken ben onu hayran hayran izleyip, alık bakışlarımı ondan çekemiyordum. Ramazan'ın üçüncü haftası bitmek üzereydi. İlk haftalar zorlanmamıştım fakat ilerleyen günler sıcak havalar yüzünden sürekli başım dönmeye başlamıştı. Bir defasından bayılmıştım. Üstelik annemlere yemeğe gittiğimiz gündü. O gün Berat bana çok feci kızmıştı. Tabi ben sözlerini biraz dinlemiyor olabilirdim. Sonuçta başım dönüyor diye veya bayıldım diye oruç tutmamazlık yapamazdım.
"İyi misin?" Gözlerimi açtığımda düşüncelerimden de sıyrılmıştım. Artık etrafım dönmüyordu. Kafamı aşağı yukarı sallayıp "İyiyim." diye mırıldandım.
"Yarın tutmuyorsun İkra." Evet, her zaman ki gibi klasik konuşmamız başlıyordu.
"Yapma Berat sadece başım döndü." diye itiraz etmeye çalıştım.
"Evet, birde rengin bembeyaz oldu. Üstelik iki hafta da iki kilo verdin!" Dün akşam ki konuşmanın bir farklı versiyonuydu bu akşam. Kollarının arasından çıkıp, rahle de ki Kuran'ı aldım. Kitaplığa koyarken delici bakışları bendeydi. Odadan çıkıp, salona geçtiğimde derin bir nefes aldım. Berat'la tartışmak istemiyordum. Ayrıca bazen abartıyordu. Ben gayet iyiydim. Merdivenlerden inerken kapının kapanma sesini duyunca bir kaç saniyeliğine duraksadım ve yoluma devam ettim.
Mutfağa girdiğimde ezanın okunmasına beş dakika vardı. Tabakları ve kaşıkları hızla çıkartıp, güzel ve serin havanın tadını çıkarmak için bahçede ki masaya doğru ilerledim. Karnımın guruldamasıyla kendi kendime gülümsedim. Mutfağa geri döndüğümde Berat salataya yağ ve tuz koyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKRA -ASKIDA-
ChickLit"Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak,96:1-5) Oku! Yani İkra yazıyordu. Cümlenin tamamının altı bir kaç kere çizil...