"Tekrar özür dilerim, ben... Bilmiyordum..."
Bunu söyleyen kişi az önce beni bir hırsızmışım gibi etkisiz hale getiren ve garajın önüne geldiğimizde bile masum olduğuma zar zor ikna olan Jungkook'tu.
"Önemli değil..."
Bileklerimi ovarken öfkemi gizlemeye çalışıyordum.
Bir işe yaramayı akıl edebilmiş olan Yooseul, Jungkook'la içinde bulunduğum durumu görür görmez "Jungkook! Ne yapıyorsun? O Sunya!" demişti.
Jungkook bileklerimi bırakıp, utançla özür dileyeceği sırada her şeyi daha da batırdığı açıklamasını yapmaya girişmişti.
"Ah, ben okul gazetesi yine birisini gönderdi diye düşünmüştüm. Sonuçta, bu tarz kızlar... Buraya misafir olarak gelmiyor."
Ah, buraya hangi tarz kızların ne olarak geldiğini gayet iyi anlamıştım.
Yooseul, Sora ya da Iseul kadar güzel ve popüler olanlar arkadaş olarak geliyordu, benim gibiler ise anca okul gazetesinin köstebekliğini ya da okul gazetesinin haber toplayıcılığını yapmak için seçilen kurbanlar oluyordu.
Herkes koltuklara yerleşirken, Yooseul yanıma gelip elini omzuma attı.
"Ah, neredeyse unutuyordum!" diye şakıdı.
"Bu Sunya. Benim en iyi arkadaşım. Grubun sessiz beynidir."
"Oh, bizde de bir tane var aslında," dedi Hoseok gülerek.
"Ama bizimki seksi beyin."
Namjoon'u gösterdiğinde herkes gülmeye başlamıştı. Bense, dudaklarım kenarlarından yukarıya bağlı bir iple zorla çekiliyormuş gibi acıyla, yapmacık bir gülümsemeyle onlara eşlik ettim.
Saat dörde gelirken Sora ve Suga, girdikleri iddia sonucu yeni çıkan bir araba yarışının son serisini oynamaya başladıklarında herkes başlarına toplanmıştı. Yooseul, tam Taehyung'un yanında durmuş, Sora'ya tezahürat yapıyordu. Iseul ve Jimin ise, yeni bir el falıyla ilgili konuşup gereksiz kahkahalar atıyorlardı.
Oturduğum koltuktan kalkmadan, derin nefesler almaya devam ettiğim sırada bir an önce eve gitmeyi diliyordum.
Tamam, bu çocuklar oldukça yakışıklıydı, hepsi birbirinden komikti ve hepsi -hala şüphelerim olmasına rağmen- iyi insanlara benziyordu.
Ama ben burada olmaktan keyif almıyordum. İnsanların içinde olmak bana göre değildi. Etkisiz eleman olduğumdan fark edilmiyordum. Bu, odamda yalnız başıma olmaktan farksızdı belki ama etrafımda insanlar olması beni rahatsız ediyordu.
İnsanlar arasında Sunya'ydım ama odamda tek başıma olduğum zamanlarda Na Ri oluyordum.Kimse bilmese de, bir yandan eğlenceli bir asosyaldim ben.
Kalabalığa bakıp bıkkınlıkla yutkundum. Son çare kitap okumaktı, belki okumaya dalarsam zaman çabuk geçerdi. Öyle olması gerekiyordu çünkü öyle olmasını umuyordum.
Kitabımı çıkarıp sayfaları karıştırdım, aceleden kitap ayracımı yıllanmış kırmızı halıya düşürdüm.
Eğilip alacağım sırada Jungkook ayracı aldı ve elinde çevirip inceledi.
"There's always a pocket of sunshine in my heart."
Kafasını kaldırıp merakla baktı.
"Bu ne demek yani?"
Aksanı yüzünden istemeden sırıtarak uzanıp elindeki ayracı aldım.
"Kalbimde daima bir paket günışığı bulunur, demek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunya
Fanfiction"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan