•53•

4K 416 411
                                    

Yoo Geun'ın dosyasını okudum. Sandığım gibi ablamın ölümünden sorumlu tutulup ıslah evine gönderilmemişti. Sayfaları çevirirken daha önce bu olayı kronolojik açıdan hiç değerlendirmediğimi fark ettim. Geçmişte hep birine haksızlık etmiştim; muhtemelen masum birine.

Yang Yoo Geun, ablamın ölü bedeniyle, bizim evimizin balkonundan bakarken  polisler ve dava için atanmış özel dedektif tüm olasılıklar içinde iki senaryoyu masaya yatırmıştı. Bunlardan ilki, Na Yeol'un balkondan yanlışlıkla düştüğüydü. Diğeri ise korkunçtu. Dedektif daha önce pek çok çocuk suçluyla çalışmıştı; olaya taraflı bakıyordu. Ona göre Yoo Geun, oyun oynarken öfkelenmiş, ablamı kenarlıklardan iterek ölmesine sebep olmuştu.

Bu iki durumda da aklıma takılan soru şuydu; okul vakti iki çocuk bizim evde ne arıyorlardı?

O gün okulda gezi olduğu yazılıydı kayıtlarda, ablam da hiç okuldan kaçacak bir öğrenci değildi. Bu soru kafamı kurcalarken başka bir cevap aradım.

Yoo Geun'a gelecek olursam, hayatı şöyle mahvolmuştu: O dönemde mahkeme dedektifin sunduğu tüm delilleri incelemiş, pedagoglarla görüşmüş ve şu kanıya varmıştı; Yang Yoo Geun potansiyel bir suçlu olabilirdi; şimdi değilse de yaşadığı bu olay sonucunda yöneleceği yanlış bir şeyin onu suça sürüklemesi daha kolay olacaktı. Üstelik anne-babasının evdeki problemler yüzünden terapiste götürdüğü Yoo Geun'ın öfke problemi olduğu yazılıydı kayıtlarda. En azından daha iyi bir hale gelene kadar denetim altında yaşamalıydı (uzmanlar onun ailede sevgisiz yaşadığı kanısına varmışlardı). Böylece on iki yaşından küçük olduğu için cezai ehliyeti olmayan ve herhangi hukuki bir ceza verilemeyen Yoo Geun, ailesinden alınıp sosyal hizmetlere, yani kimsesiz çocukların olduğu yetiştirme yurduna gönderildi. Bu, Yoo Seul'ı ayakta durmaya çalışsa da yıkılmaya yüz tutmuş bir eve, beni de sağlam ama boş bir eve hapsetti. Ben henüz sekiz yaşında ölümle tanışmıştım, oysa tüm bu olanları anlamlandıramıyordu.

Yoo Geun, dışa dönük bir çocuk değildi. Ablamın onu çoğu şeyde cesaretlendirdiğini, insanlarla iletişim kursun diye zorladığını görmüştüm. Sosyal hizmetlerde geçirdiği yalnız, karanlık, sevgisiz iki yılın sonunda Yoo Geun, okul çıkışı birine saldırdığı ve onu bıçakladığı iddiasıyla yeniden soğuk mahkeme salonuna, yargılanmaya gelmişti. Henüz on yaşındayken arkadaşının ölümüne sebep olabilecek bir çocuk için bu, kötü şanstan daha yaralayıcıydı. Davaya bakan savcı, önündeki bu çocuk hakkında ne düşünebilirdi? Onu sahiplenen kurum bile ondan şikayetçiyken elinden bir şey gelmezdi. Üstelik tanıklar da diğer çocuğun tarafında yer almışken, Yoo Geun'ın davayı kazanması çok zordu. Kore'de adınızdaki lekeyi ya kendi kanınızla temizlersiniz, ya da çok parayla. Yang ailesinin parası yoktu. En azından yardımsever insanlar tanıyorlardı. Dosyada okuduğuma göre, Yoo Geun'ın bu davadaki avukatı babamdı (bu dönemde ben büyükannemin yanına gitmiştim sanırım). Ne yazık ki babamın hiçbir savunması sorguda tek kelime etmeyen Yoo Geun'ı kurtarmaya yetmemişti. Hatta hakim karşısında da sessiz kalması onun suçlamaları kabul ettiğini kanıtladığından, durum umutsuzdu.

Yoo Geun oradan alınıp ıslah evine gönderildi. Belki de, bilerek susmuştu. Suç işlemese de o korkunç yerden çıkmak için yapmıştı. Islah evinin yetiştirme yurdundan daha korkunç olabileceğini düşünememişti. Muhtemelen, nasıl bir yer olduğunu bilmiyordu. Kendini iyi hissedebileceği bir yer arıyordu. Arkadaşı gözlerinin önünde ölmüş bir çocuğun yaşayabileceği tüm travmalar Yoo Geun'ın zavallı ruhunu ezip geçmişti. Hiç şansı yoktu.

Islah evinde geçirdiği birkaç işkence dolu yılın ardından artık evine dönebilirdi. Yine de kendisi, vücudundaki yaralar, kalbindeki dikişlerle eve dönmek istemedi. İsteseydi her şey daha kolay olurdu belki. Ama zaten ailesi de onunla yaşamaya hazır değildi, tüm komşular, çevredeki insanlar... Yaşadıklarını Yoo Geun unutsa da çevresindekiler ona hatırlatacaktı. Na Yeol'un koştuğu sokaklar Yoo Geun'ı tek adımla çiğneyecekti belki.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin