Size ortaokuldayken okuduğum bir kitapta yazan Nirvana 11'inden bahsetmiştim, değil mi?
Kişisel gelişim kitaplarından birinde yazan bu Nirvana 11 meselesi, aslında hayatta yaşadığınız şeyleri derecelendirmenize yarayan bir metafor. Kaç yaşında olursanız olun, o ana kadar yaşadığınız tüm güzel, mutlu ve huzurlu anlarınızı on bir olaya sıkıştırıyor ve onlara minnet duyuyorsunuz. Yazarı ermiş bir budistti, en azından arkasından öyle diyorlar. Bu yüzden bu bana sevimli gelirdi.
Metaforu kendi hayatıma uyguladığımda karşılaştığım şey korkunç oldu. Ablası trajik bir şekilde ölmüş ve annesi onu terk etmiş, üstüne bir de eve zar zor gelen bir babayla yaşayan on üç yaşındaki bir kız için pek iyi anı toplayamamıştım. Yazabilecek hiçbir şey bulamadım.
Fakat kriz yönetimi konusunda epey kitap okuyan beynim, bu durumu kendime uyarlamama sebep oldu. Hayatımda yaşadığım en kötü on bir anıyı saklarsam, ben de bir liste elde edebilirdim.
İşte, şimdi tam da size onu söylemeliyim.
Nirvana 7 ; Annemin evi terk edişi. Ablamın ölümünden hemen sonra, doğum günüme iki gün kala okuldan eve döndüğümde, evimizin önünde bir taksi ve bavullarıyla bekleyen annemi gördüm. Babam, kapının gerisinde durmuş evin içinden anneme bakıyordu. Annem, güzelliğini kedere borçluymuş gibi göz yaşlarını silerek babamla bana baktı.
"Ona iyi bakın." dedi, sesi biraz olsun titremedi, hala güçlüydü.
"Ben yapamadım." O anda evi kastettiğini sandım. Ama bahsettiği ablam Na Yeol'du.
Nirvana 2 ; Ablamın ölümü, tabii ki.Bunu anlatmak her seferinde daha az acı verici, sanırım. Psikoloğum acıların anlattıkça azalmadığını, bir şeyleri sesli söyledikçe beynimin buna alıştığını söylerdi. Bilimsel açıdan, doğru da.
Ayrıntıları her zaman net olarak hatırlayamıyorum. O güne dair aklımda kalan en belirgin şey, babam beni arabadan indirdiğinde kollarından kurtulup eve doğru koşmuş ve kimsenin görmek istemeyeceği bir görüntüyle karşılaşmıştım.
Polis arabaları, ambulans ve yerdeki bir ıslak gazete parçasına bakan gözleri yaşlı annem.
Baek So Hye, hayatının her günü güzel olan bir kadındı. Ama ablamı kaybettiğimiz gün, ne güzeldi, ne de canlı.
Annemin bakışlarını takip ettiğimde, üzerine gazete serilmiş şeyin bir beden olduğunu anladım. Daha doğrusu, bir ceset. O cesedin ablama ait olduğunu anlamak içinse saçlarına bakmam yeterliydi. Ona hediye ettiğim kırmızı tokasıyla at kuyruğu yaptığı saçlarını kapatmamıştı gazeteler.
Hayatımda bir daha asla yaşamak istemeyeceğim tek gündü.
Nirvana 5; Lee Min Jae.
Ablam öldükten, annem bizi terk ettikten ve babam beni Soo Hyun Ahjumma'ya emanet edip şirkette yaşamaya başladıktan sonra psikologların bile çözemediği beni anlayan tek insanı bulup, hemen ardından kaybedişim. O ana dek yaşadığım her şey bir travmayken, bunlara başka şeyler eklenmesi beni delirtebilirdi. Nitekim, öyle olmadığını kimse söyleyemez.
Ablamı o korkunç gün kaybetmeden önce, enerjik bir çocuktum. Ailesinde problem olmayan ve okulda sorunsuz başarı elde eden nadir öğrencilerden biriydim. Ablamın Yoo Geun'la arkadaş olması, Yoo Seul'la bizi de yakınlaştırmıştı. Ve böylece, sürekli anne babası kavga eden asosyal Yang Yoo Seul, benim sayemde arkadaş edinip kendini az da olsa gösterebildi.
Ama işler çok çabuk tersine dönmüştü. Benim ablam öldü, onun abisi sosyal hizmetler tarafından alındı ve ikimiz de dağıldık. O kendi ailesiyle neler yaşadı bilmiyorum, ama ben tanımadığım bir kadına beni emanet eden babama mı, ardında kalan kızını yok sayıp bir CEO'yla evlenen anneme mi, yoksa bu kadar küçük yaşta beni bir başıma bıraktığı için ablama mı kızacağımı bilemeden içine kapanık bir çocuk olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunya
Hayran Kurgu"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan