•29•

8.2K 656 106
                                    

"Bu aptal cümlelere karşılık söyleyeceğim tek kelime ASLA olurdu, Yooseul. Ama şanslısın ki bu kez duymamış gibi davranacağım."

"Ya! Sunya!"

Odamın giriş tarafındaki duvarın arkasında tepinen Yooseul - evet,onu içeri almıyordum ve yine evet, kapı kilitliydi - yeniden ahşap kapıya tekme attı.

"Bana bak! Şimdi bu işten vazgeçemezsin, tamam mı? Ona gidip arkadaşça yaklaşan sensin. Ayrıca seni çok geç saatte eve bırakmış. Bu, teklifi kabul ettiğin anlamına gelir. Artık dönüşü yok!"

Yanımda duran yastığı yüzüme bastırdım.

Ah...

Jeon Jungkook.

Gerçekten, beni deli etmek için doğmuş olmalıydı.

Dün akşam, bana kuralını beklemediğim bir anda açıklayacağını söylemiş ve yol boyunca saçma fıkralarla beynimi şişirmişti. Evin önünde, normal şekilde ayrıldıktan birkaç dakika sonra odama çıkmıştım ki telefonuma mesaj attı.

Şöyle yazıyordu :

"Altın kuralım oldukça basit : Jungkook'la Macera Yaşama Dersleri'ne katılman. Eğer merak ediyorsan, bu dersler, aslında ders falan değil. Ben senin kadar çalışkan değilim belki, kabul. Ama sen de benim kadar sosyal değilsin, biliyorsun. Ayrıca on sekiz yaşında gibi de davranmıyorsun. Birazcık bana benzesen ya da en azından o odadan okula gitmek dışında başka eylemler yapmak için çıksan çok iyi olur, ha? Benim altın kuralım eğlence ve gençlik gibi şeyler içeriyor. Kabul ediyorsan, yarın derslere başlayabiliriz. İyi geceler, Nari."

Telefonumu yatağa fırlatıp, sinirden rahatsız edici bir kahkaha attım ve bu aralıksız iki dakika devam etti.

Tamamen saçmalıktı, tamamen.

Benim kaç yaşında gibi davranıyor olduğum onu neden ilgilendiriyordu ki? Ben ona yalnızca ödev için yardım ediyordum. Başka bir şey değildi. Saçmalayıp işi uzatması aptalcaydı, sevimsizdi, sinir bozucuydu.

Bunu kabul edemezdim.

Eğer istiyorsa liseyi bin defa tekrar edebilirdi, biraz olsun umrumda değildi.

Ona sinirlenmeye bir an dahi ara vermeden -gece sinirden yastığımı yumrukladığım gerçeğini unutmalıydım - ertesi sabah okula gidip geometri öğretmenimizin izinli olduğunu öğrenmiş ve kütüphaneye kapanıp kitap okumaya koyulmuştum.

Beynimin her bir köşesi öfkeyle çevrili olduğundan okuduğum kelimeler öfke duvarına çarpıp yeniden kitaba dökülüyor, algıma ulaşamıyordu.

Bir ara kitaptaki harfler çorba gibi karıştı, hepsi birbirine çarptı ve her cümle şu hali aldı :

Jungkook'a sıkı bir yumruk at.

Jungkook'a sıkı bir yumruk at.

Jungkook'a sıkı bir yumruk at.

Kitabı kapatıp diğer ders saatine kadar ön bahçeyi izledim. Üçlü Parazitler'den Sora bugün okula gelmemişti ve normal olarak bu umrumda değildi. Ama Sora'nın okula gelmemiş olması demek Yooseul'a uğraşacak tek bir insan kalması demekti.

Bakınız : Iseul.

Ve o, sadece bir kişiyle idare etmeyeceğinden muhtemelen diğer kurbanını aramaya koyulmuştu.

Doğru tahmin. Bu diğer kurban da ben oluyordum.

Yooseul'ın aptal hikayelerine, söyleyeceği saçma şeylere ve komik olmayan şakalarına katlanacak durumda değildim. Hiç kimseyi görmek istemiyordum. Bin yıl boyunca odama kapanıp kitap okumak ve internette komik hayvan videoları izlemek istiyordum. İnsanları görmeye, onlara bakmaya ya da tek kelime konuşmaya halim yoktu.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin