Okulumuzun kapalı basketbol sahasında yapılan bu dans gecesi, açıkça ülkemizin Amerika hayranlığının sonucuydu. Asya'da, Kore'de gençler genelde böyle şeyler yapmazdı. Tamamen emperyalizm ve kapitalizmin oyunlarına beni alet eden Yoo Seul ve Jungkook'a bunu bir gün detaylı anlatmalıydım.
Salona girdik, Taehyung partneri alt sınıftan Hye Jin'le kol kola gezdiği için bizden erken ayrıldı.
Hafif müzik eşliğinde alkolsüz içecekler içilirken, benim dışımdaki herkes partneriyle ilgileniyordu. Bir lisede kız ve erkek sayısı bile eşit değilken, yalnız kalan tek kişinin Min Na Ri olmasına şaşırmamak elde değildi. Daha sonradan öğrendiğim üzere okul dışından birileri de davet edilebiliyormuş ; üstelik Bangtan'daki herkesin de burada okumadığını düşünürsek, mantıklıydı. Davetlilerin müdür yardımcısı kontrolünden geçmesinin zorunlu olması güvenlik amaçlıymış.
Tüm bu gereksiz bilgileri partneri kayıp So Ra'dan öğrenmiştim. O masada ikimiz oturup bunları konuşmuştuk, pek sevgili So Ra biraz sonra sıkılıp dans eden Yoo Seul'ın yanına gitti.
Masada tek kaldığımda, önümdeki bardağa su doldurup yarısını içtikten sonra yerine bıraktım.
Evet, demek gençler partilerde böyle şeyler yapıyorlar...
Kafamı çevirip etraftakileri izledim. Kimin hangi elbiseyle geldiğini umursamadığımdan, dekorlara bakıyordum, bana doğru gelen takım elbiseli ve papyonlu sevimli Min Hyuk'u bağırmasa fark etmezdim.
"Aman... Tanrım! Kabalık ediyorsam bağışlayın fakat... İsminizi öğrenebilir miyim?"
Gelip yanıma oturduktan sonra beni dikkatlice inceledi.
"Tanıdığım birine çok benziyorsunuz. Adınızın Min Na Ri olma ihtimali yüzde kaç acaba?"
Gülümsememe engel olamadım, onu tanımıyormuş gibi sahte bir şaşkınlık ifadesi takındım.
"Adım Min Na Ri. Bilmenize çok şaşırdım doğrusu."
Uzanıp elimin üzerini öptü.
"Sizinle tanıştığıma öyle memnun oldum ki anlatamam..."
Kısa, pembe bir elbise giyen bir kız ona seslendiğinde çabucak geri döneceğini söyleyip masadan ayrıldı.
Bana güzel hissettirmesini seviyordum.
Sahnenin gerisine bakarken ayakta durup elindeki kablolarla olduğum yere bakan Jungkook'u gördüm. Masada benden başka biri yoktu, dönüp arkamı ve yakın çevremi kontrol ettim. Kabul etmek istemesem de, gözlerinin hedefinde ben vardım. Göz göze geldiğimizde gülümsedi.
Gergin hissettim, yapacağım en ufak hareketi yakalayacakmış gibiydi.
Sonra birileri ona seslenince kulise doğru adımladı.
Okul dansını böyle o masada tek başıma oturarak hatırlayacağımı düşündüğüm anda, radyo ve gazete kulübü başkanı tüm çiftlerin dansa kalkmasını istediğini anons etti.
Hepsi takım elbise içinde olduğundan daha iyi görünen Bangtan üyeleri, partnerleriyle pistin gözdeleriydi.
Namjoon, Eva'yı kollarına almıştı.Jin, onu davet eden kızlardan birini sonunda reddetmemişti anlaşılan. Yoongi elbette Haru'yla dans ediyordu ve Taehyung da alt sınıftan Hye Jin'leydi.
Hoseok, son sınıflardan bir kızla dans ederken Jimin de Iseul'laydı.
Kimsenin bir sıfırı dansa kaldırmayacağını bildiğimden, bir beklentim yoktu. Kalkıp koridora ilerledim, tuvalete doğru adımladım. Diğer kızlar gibi birini öpmediğim, dansta terk edilip ağlamadığım ve çılgınlar gibi dans etmediğim için makyajımı yenilememe gerek yoktu. Sağ gözümdeki lens biraz rahatsız ettiği için aynada düzeltmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunya
Fanfiction"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan