Bana seslenen Sora, arkasındaki Yooseul ve Iseul'la beraber yürümeye başladığında Minhyuk, okul binasına baktı.
"Sunya mı?"
Birkaç saniye gözlerini kısıp güldü.
"Bu neden bana tanıdık geliyor?"
Ben bir şey söylemeyince devam etti.
"Her neyse. Teşekkürler nuna!Daha sonra görüşürüz."
O bana sevimli şekilde gülüp el salladıktan sonra giderken ben de dudaklarımı kıpırdattım.
"Görüşürüz Minhyuk."
Yanıma ulaşan kızlar Minhyuk'un arkasından bakarken Sora kaşlarını çatıp alaylı tavrıyla konuştu.
"Yani... Bu... Senin için biraz fazla küçük değil mi Sunya?"
Iseul gülerken Yooseul onları dürtmekle meşguldü.
"Bu kim?" diye sordu.
"Yeni arkadaşlar mı edindin yoksa?"
"Geç kalıyoruz," diye geçiştirerek omzuma koydukları ellerinden kurtuldum ve en önde yürümeye başladım.
Öğleden sonra, yemek sırasında en sondaydım ve bu inanılmaz rahatsız ediciydi. Yooseul ve Sora'nın aptal işleri -ki anlattıkları hiçbir şeyi dinlememiştim- yüzünden geç kalmıştık.
Sora ve Iseul yemeklerini almış, pencere kenarındaki bir masaya geçmişti.
Hemen önümde duran Yooseul'a sıra geldiğinde aşçılardan biri, boşalan yemek kutularını gösterdi.
"Ne yazık ki her şey bitti."
Son sınıf öğrencilerinden basket takımındaki Jae Hwan kas yapmaya çalıştığından o ve arkadaşları her şeyden fazlasıyla almışlardı. Onların vücuduna fazladan protein girsin diye ben aç kalmıştım.
Yooseul, bir bebek gibi dudaklarını büzüp sevimlilik yaptığından alt sınıflarda onun güzelliğine hayran kalan genç oğlanlar yemeklerini paylaştı.
Oturdukları masanın başında beklediğim sırada Sora yemeğini yemeye başlamadan önce çirkin, uyuz bir kahkaha attı.
"Hadi Sunya! Surat asmasana! Eğer Yooseul gibi sevimlilik yaparsan sana yemeğimi veririm!"
Iseul Jimin'le telefonda konuşurken hiçbir şeyin farkında değildi ve zaten olsa da, bana pek bir yardımı olacağını sanmıyordum.
Yooseul kahkaha atmaya devam eden Sora'nın ayağına masanın altından vurdu ama Sora, arsız kahkahasına bir saniye olsun ara vermedi.
"Gel, Sunya. Birlikte yiyelim hadi."
Yooseul'un bu samimiyetsiz tavrı üzerine sandalyenin üzerindeki çantamı hızla aldım.
"İstemiyorum."
Ağlamamak için kendimi zor tutarak merdivenlere yöneldim ve yemekhaneden çıkarken birisine çarptım ama bakmadığımdan,kim olduğunu görememiştim de.
Bahçeye çıkıp öfkeyle banklardan birine oturdum.
Derin nefesler alıp verirken kendi kendimi teselli etmeye, içimde dolup taşan o yılların öfkesini bastırmaya çalışıyordum. Lise, tahmin ettiğimden de kötüydü. Hayat hep böyle sadece dışarıdan güzel görünen ama kalbi kötülüklerle dolu olan insanlarla mı dolu, dünya sadece onlardan yana mı olacak diye merak ediyordum. Eğer öyleyse çok genç yaşta ölsem şanslı sayılırdım.
Sakinleş Nari. dedim kendi kendime.
Sakinleş.
Aç kalsan da gururun seninle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunya
Fanfiction"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan