Evimizin salonunda ilk defa otuz yaşın altında bu kadar çok insan bulunuyordu.
Namjoon yaklaşık on iki dakikadır lavabodaydı ve bence orada hiç mutlu değildi. Koridorda yürüdüğümüz sırada Suga'nın ona "Sakın yarım saatten önce çıkma." diye fısıldadığını duymuştum.
Jin, Suga, Haru ve ben susarak bir süre oturduktan sonra televizyonu açmayı teklif etmiştim ama kimsenin umrunda değildi, açtığım belgesel kanalını izlemek yerine birbirine bakan bu insanları anlayamıyordum bile... Vahşi hayvanların avlanma taktiklerinden daha ilgi çekici olan şey neydi ki?
Jin bir süre sonra ayağa kalktı.
"Kahve içmek isteyen?"
Suga hızla atıldı.
"Ben! Ben!"
Hepimizin ona aşırı tepkisinden dolayı baktığımızı fark edince güldü.
"Yani... Ben kahve içmek isterim, Hyung. Sen de baya iyi yapıyorsun..."
Haru "Hadi ama.." diye mırıldandı.
"Bu baya eski numara..."
Jin gülerek bana doğru döndü.
"Evde kahve vardır, değil mi? Yoksa gidip alabiliriz. Bu arada, mutfak nerede?"
Bu davranışların hepsinin bana tuhaf gelmesi belki de tamamiyle benimle alakalıydı. Fazla asosyal olduğumdan hareketlerini anlamlandıramıyor ve bu yüzden hoş olmayan tepkiler veriyordum. Pek ala normal arkadaşlar birbirlerinin evine gittiklerinde kahve içebilirler, mutfağın yerini sorabilirler ve hatta... Hoşlandıkları kişiyle aralarını düzeltmek için birbirlerinin evini kullanabilirlerdi.
"İleride solda..." derken beni takip edeceğinden emin şekilde yürüdüm.
"Kahve burada, şu da kahve makinesi. Nasıl çalıştıracağını biliyorsundur. Burada da bardaklar var."
Etrafı incelen Jin gülümsedi.
"Tamamdır. Fark ettim de güzel bir eviniz var. Bizimkine de benziyor.
Anlayışla kafa sallarken "Şey, sağ ol..." diye mırıldandım.
O tezgaha yöneldiğinde, annemin gitmeden önce öğrettiği birkaç nezaket kuralı aklıma gelirken tereddüt ediyordum ama sonunda sordum.
"Kendin yapmak istediğine emin misin? Evime ilk defa geliyorsunuz ve..."
"Suga benden başkasının kahvesini içmiyor. Gerçi bir de Haru var ama şu an onların kahveden daha önemli meseleleri var."
"Ya... Demek öyle..."
Ustaca mutfağa hakim bir şef gibi kahveyi yaparken arada sırada bana bakıyordu.
"Annen miydi?"
Zemine odaklanmış ailevi şeyler hakkında düşünürken birden bana sorduğu soruyla afalladım.
"Hı? Şey... Evet. Annemdi."
Aslında beni sekiz yaşımda terk etmeden önce annemdi, şimdi neyim olduğunu ben de bilmiyorum.
Yutkunduktan sonra düşündüm, onları gördüğüm son (hani şu Suga'nın herkesi GARAJ'dan kovduğu) güne göre daha neşeli görünüyorlardı.
Suga'nın sorunu Haru muydu?
Bunu neden düşünüyorsun, Sunya?Başka derdin yokmuş gibi!
"Annenle gözleriniz biraz benziyor, onun dışında sanırım babana çekmişsin."
Başımla onu onaylarken gülümsedim.
"Aslında gözlerim de babamınkiler gibi. Anneme hiç benzemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunya
Fanfiction"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan