•17•

6.8K 708 127
                                    

Pazartesi günü okul çıkışına kadar, aklımda annemle yapacağım görüşme dışında hiçbir şey yoktu. Yooseul ve diğerleri onlarla birlikte GARAJ'a gitmem için ısrar ettiğinde Yooseul'ı kenara çekip şöyle söyledim :

"Bugün ayın 18'i. Annemle görüşmem gerekiyor."

Durumu anlayan Yooseul, kızlara belli etmemek için güldü.

"Yaaa! Hep böyle yapıyorsun, Sunya!Bizi ekip kimlerle buluştuğunu merak ediyorum~"

Sonra, ona bakan Iseul ve Sora'yı çıkışa doğru sürükledi.

"Hadi kızlar, gidelim. Bu kızın bizden daha önemli işleri var!"

Onlar gittikten sonra okulun arkasındaki parka doğru yürüdüm, sakin bir yer seçip oturdum. Hafif ve usulca esen rüzgarın ağaç dalları arasında çıkardığı o yumuşak ses, açık renkteki gökyüzü, insanın içini ısıtan ama terletmeyen güzel güneş...

Aklıma gelen ilk şey şu olmuştu :

Hayat her zaman da korkunç bir akıntıda süzülüp gitmekten ibaret değil.

Çoğu zaman, eğer dışarıdaysam, bu düşüncemin ardından şu lanet olası cümle beni yakalar ve boğazımı sıkarak boğulmama neden olurdu.

Fakat ben de sel olmuş bir şehrin akıntısında kaybolan bir parçadan daha fazlası değilim.

Bana göre hayatta en azından bir tane en iyi arkadaşınız olmalıydı. Böyle anlarda, güzel görünen bir şeyi ona da göstermek, dinlediğiniz iyi bir şarkıyı ona da dinletmek için.

Benimse insanlara ihtiyacım yoktu elbette. Üzgün hissettiğimde,büyük ayım Ronny'ye anlatır, mutlu olduğumda yine Ronny'le dans ederdim ki bu ikincisi pek görülmezdi.

Ya da mesela bir şey istiyorsam, sinemaya gitmek, tatlı bir şeyler yemek ya da farklı yerler görmek gibi babama haber verdikten sonra tek başıma giderdim.

Hayatın tadını böyle alamıyordum ama yine de, deniyordum.

Yalnızlık başlarda rahatsız edici bir şey olsa da, zamanla beni sarıp sarmaladı, kendisine alıştırdı. Bu yüzden artık yalnız olmadığım zamanlarda kötü hissetmeye başlamıştım.

Tüm bu düşüncelerimi beynimin GECE DÜŞÜNÜLECEKLER bölümüne atıp, önümde duran siyah arabayı inceledim.

Ön koltuğun penceresi açıldı, büyük güneş gözlüğünü çıkaran annem bana gülümsedi.

"Hey! Güzel kız! Biraz takılmaya ne dersin?"

Zoraki bir tebessümle ona ve yanındaki eşine baktım.

Arabada gergin hisseden bir tek ben vardım. Radyoda, en son çıkan pop şarkıları çalıp tekrarlanırken, annem aynada makyajını tazeliyordu, eşi Bay Nam ise, bacağına koyduğu eliyle ritim tutuyor ve eğleniyormuş gibi davranıyordu.

Ana caddeye çıktığımızda annem bana doğru döndü.

"Özellikle gitmek istediğin bir yer var mı? Eğer yoksa, sana bir şey hazırladık sayılır."

Aslında özellikle gitmek istediğim yer evim, ama günümü seninle geçirmek zorundayım ve seni eve götüremem, anne.

Yutkunup başımı olumsuz anlamda salladım.

"Gitmek istediğim bir yer yok."

Neredeyse 40'lı yaşlarına yaklaşan annem, heyecanla el çırparken, neredeyse benimle aynı yaşta bir kızmış gibi görünüyordu.

"Pekala! O halde, bizimkilerin yanına gidelim, Kyuniee."

Bay Nam, anneme bakıp gülümsedi ve başıyla onayladıktan sonra gideceğimiz yere doğru sürmeye başladı.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin