Bölüm 37 ● (S) Yalancı

886 53 63
                                    

(bölümün sonunda  kutlama bulunmakta. Okumayı unutmayın!)

Sessiz olmaya çalışarak kapattı kapıyı siyah saçlı genç. Gece saat üç civarıydı ve üstü başı kan içinde eve girmiş olması sevgilisini rahatsız edebilirdi birazcık (!). Yere koyduğu poşeti eline aldı ve sessizce merdivenlere yöneldi. Tam ilk basamağa adımını açmıştı ki salonun ışıklarının yanmasıyla kaskatı kesilmişti.  Arkasından tanıdık bir ses yükseldi. "Sevgilin yokken eve hep bu saatlerde mi gelirdin?"

İzaya yutkundu. Arkasını dönemezdi. "Ş-şey.. ben.."

"Sen?" Sarışın duvara yaslandı. Karşısından cevap gelmiyordu. "İzaya, bana dön."

"Olmaz.."

"İzaya."

Siyah saçlı genç arkasına baktı göz ucuyla. Sarışın yüzündeki kan lekelerini fark etmiş olacak ki kaşları çatılmıştı. Bu ifadesiyle çok leziz görünüyordu. Dağılan saçları, sargılı olduğu için üst giyememesinin verdiği erotik havası, gergince verdiği nefesin sesi...

"O kan lekesi... Ne yaptın sen?"

Siyah saçlı genç dev bir flashback yaşamıştı.

Birkaç saat önce,  gerçekten uzun süredir biriktirdiği tüm stresini bir adamdan çıkartmıştı.

---

"İnanmayacağını biliyorum ama... seni öldürmek isteyen tek kişi Ailen..."  dedi adam gözlerinin içine bakarken.  "Ayrıntılı bilgi verirsem...  Akumao-sama beni mahveder. O nedenle o kadar derine i-inemem ancak.." dedi ve tekrar yutkundu. Sinir uçlarına çivi saplandığı için canı yanıyor olsa gerekti.
"Senin peşindeki herkes ölümsüz.. Sen ölmediğin sürece peşini bırakmayacaklar.. ölüp, farklı bir bedende dirilecekler... Bu bedenle Heiwajima'ya saldıran ben değildim. Bizi buraya yollayan efendimdi..." 
İzaya çattı kaşlarını. "Efendin kim?"

"O.. öleli iki yüz yıl oldu..."

Siyah saçlı genç derince soluklandı. "Tamam. Seni serbest bırakıyorum. Hatta özel birkaç koruma tahsis ederek can güvenliğini sağlayacağım." Mor gözler o çaresizlikde doğan umutla parıldamıştı. "Ancak.." dedi İzaya gözlerini açıp. "Bu son soruma cevap verirsen."

"T-tamam!" dedi adam "Ne olursa olsun yaparım..! Yaşamak için her şeyi yaparım!" 

İzaya oturduğu ters sandalyenin önünü çevirdi ve düzgünce oturdu.  Öne doğru verdi ağırlığını ve en ciddi ifadesini  takındı. "Eğer ben.." dedi güçlükle. Yutkunup devamını getirmeye uğraştı.  "Eğer ben ölürsem..." Namie olduğu yerde irkilmişti. Cümlenin devamını kestirebiliyordu.

"Eğer ben ölürsem, Heiwajima Shizuo'yu rahat bırakacaklar mı?" Cümlesini tamamlarken yüzündeki ciddiyet buruk bir kederle karışmıştı.

Turuncu saçlı adam tebessüm etti. "Kesinlikle. Yalnızca sana yakın olan herkese suikast düzenleniyor.  O barmen, şuradaki kadın, yasadışı doktor, başsız sürücü... Hatta şu dişlilerde parçalanan arkadaşının ölüm sebebi sendin. Sen öldüğün gün, herkes rahatlayacak! Çünkü bizim onlarla bir derdimiz yok, tek sıkıntı sensin!" dedi bozukluklarla dolu bir gülümsemeyle.  İzaya başını kollarına gömdü.

"Hadi! çöz beni şimdi!" dedi çırpınarak.

İzaya kıkırdadı. "Ah bir şey hatırladım." Dedi başını kaldırıp.
"Ben dev bir yalancıyım." Rehinesinin gözleri korkuyla büyümüştü.
"Bir muhbirim. Sadece canım istiyor diye yalan söyleyerek binlerce ülkeyi mahvedebilirim." diyip adama yanaştı ve sever gibi kaldırdı çenesini. Çakısını boynuna sürdüğünde soğuk demirle irkildi adam.
"Biliyor musun, birisi kan kaybından ölürse... sekiz saat daha bilinci açık kalır."

SHIZAYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin