Masanın üzerine çıkarılıp koyulan yüzüklerle beraber kalbimin içinden bişeyler sökülüp atılıyordu. Boğazım düyüm düyüm. Yutkunmaya dahi halim yoktu. Konuşurken titreyen sesim ben düzelsin istedikçe çatallaşıyordu. Kendimi ağlamamak için frenliyordum.
Kendime söz vermiştim ömerin yanında bir daha asla ağlamıyacağıma fakat gözümden yaşlar süzülmeye yol tutmuştu bile. Masanın üzerine koyduğu yüzüğünün yanına zorda olsa kendiminkini koyabilmiştim. Buradan hemen çıkmalıydım yoksa yere yığılıp kalıcaktım. Son kez bakıyormuş gibi derin baktım güzel yüzlü adama. Çantamı alıp hızlıca çıktım. Kapısını kapatıp kapatmadığımı bile hatırlamıyorum.
Yüz metre yürüdüm yürümedim artık mecalim kalmamıştı kendimi kaldırıma bıraktım hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım. Eve gitmeye gücüm kalmadı ama gidicek başka yerimde yok. Taksiye atlayıp evin yolunu tuttum. Kapıyı açan anneannem oldu. Bana bir şeyler diyordu ama hiçbirisini duymadım. Ona sıkıca sarıldıktan sonra etrafımda toplanan ev ahalisini umursamadan odama çıktım. Kapıyı kilitledim ve arkasına oturdum. Biraz önce sokaktaki hıçkırıklarımın yerini Gözlerimden akan sessiz yaşlar almıştı . Yerde oturup öylece Duvara baktım saatlerce."İyi niyetinden emin değilim" "Bir süre uzak kalalım birbirimizden"
Kafamın içinde dönüp duran kanımı, beynimi donduran iliklerime kadar işleyen bu lafları durduramıyordum. Gece olmuştu bile. Yatağıma yattım şu an saatlerce uyumayı nede çok isterdim. Gözümü kapadığımda bütün yaşadığımız güzel anılar canlanıyordu. Ama sonra Kulağımda sürekli ömerin söylediği o laflar artık bedenime ağır geliyordu. Deliler gibi sevdiğim Adam benim ona olan niyetimi hep sorguluyordu. sürekli karşıma çıkıyordu bu durum bu yükü taşıyamıyorum. Onu ölücek kadar seviyordum, bedenen olmasada ruhen ölmüştüm zaten. Kendimi yaşlanmış hissediyordum.
Konuşurken yüzüme dahi bakmamıştı. Bu kadar mı nefret ediyordu benden? Yoksa hiç mi sevmemişti güvenmemişti benim onu sevdiğim gibi koşulsuz sonsuz şekilde ? Kendimi toparlamam gerekiyordu bu şekilde yaşayamazdım. Yaşadığımı söyleyemem zaten şu son bir kaç gündür sürünüyordum. Üstünden 3 gün geçti ve ben Odamdan hiç çıkmamıştım. Kimseyi yanıma sokmadım. Kendi kendimi sorgulamayı bırakmış ve artık yaşama geri dönmem gerektiğini fark ettim. Ben acılar içinde kıvranırken acaba o nasıldı. Benim olduğum halde olmadığı kesindi. Bunu kendime neden yapıyordum. Bu kadar büyütülmeyecek herkesin onun iyiliğini düşündüğü bir konuda bir çırpıda hayatını birleştirmek istediği kadını sorgulayıp bırakıyorsa belkide hiç sevmemişti. Yada her neyse. Toparlanmalıydım. Uyumam en güzeli ertesi gün sakin kafayla dinlenmiş şekilde düşünmek en iyisiydi. Tek sorunum günlerdir uyuyamamam. Anneannemin uyku Haplarıyla ancak dalabilmiştim uykuya. Sabah kalktım yatağımda son günlerde hep yaptığım gibi düşündüm.. Düşündüm..Düşündüm. Buralardan çekip gitmek en iyisiydi sanırım benim için en azından bir süre. Onu unutabilmek için aklımdan söküp atabilmek için. Kendimi mektup yazarken bulmuştum. Istifa mektubumu. Umarım şirkete ondan önce gelirim istifamı onu görmeden yapabilirim. Onu görürsen kendimi sonsuza dek toparlıyamamaktan deli gibi korkuyorum. Olan biten herşeyden bütün ailemin haberi vardı. Manisa ya gidiceğimi söyledim. Hiç biri karşı çıkmadı. Halim ortadaydı zaten.
Şirkete varmıştım. Derya nın soru soran gözleri vardı üzerimde.
Cılız bir sesle sorabilmiştim ancak."Sinan bey burada mı ?"
"Ömer bey diyecektin herhalde?"
"Hayır Sinan beyi sordum Derya "
"Sinan bey yok Ömer bey var istersen Defne "
"Olsun olur o da olur belkide böylesi daha güzel olur "
"Ne diyosun Defne "
"Boşver Derya "