Uykumu durmaksızın çalan telefonum böldü. Gözümü aralayıp Ömer olduğunu algılamam Zaman aldı. Yanımda yoktu spora falan gitmiş olabilirdi. Yatakta yarı doğrulur pozisyonda açmıştım telefonumu. "Aşkımmm" diye açtığım telefonu, karşı taraftan hiç tanımadığım bir ses karşılamıştı.
"Hanimefendi, ben acil servis görevlisi Ömer İplikçi'nin nesi oluyorsunuz en son aramalarda siz varsınız ?"
"Ben... Ben eşiyim Ne oldu bir şey mi oldu ?"
"Kendisi bir kaza yapmış kişisel aracıyla durumu pekte iyi diyemiyoruz kalbi iki kez durdu yolda hemen gelmelisiniz"
Hayır diye çığlık basmıştım. Titreyerek gözlerimi açmıştım hala dahada titriyordum. Kendime geldiğimde başım Ömer'in sıcacık göğüsündeydi. Benim çığlığımla o da uyanmış soru sorar bakışlarla bana bakıyordu, oldukça telaşlıydı"
"Defnem!! sakin ol sadece rüyaydi."
"Olamiyorum, kötü... çok kötüydu... Kabus... Sen... seni kaybediyordum... Temelli... O kadar gerçek Gibiydiki..."
"Şşşş tamam sakin ol. Ben burdayim, sende öyle, birlikteyiz, sana sarilabiliyorum, bak öpedebiliyorum."
yanağına kocaman öpücügü birakmisti sonrada dudagina. öperken çikan ses ikisininde en sevdiğiydi.
Gördüğü rüyanın etkisinden çıkması Zaman almıştı Defnenin. Bir süre birbirlerine sarılarak kaldılar yatakta. Sadece birbirlerinin kokusu ve nefes alış sesleriyle. Ömerin kalp ritmini dinlemek sakinleştirmişti Defne'yi.***
aksam olmuş bütün günü evde beraber geçirmiştiler. Daha doğrusu yataktan çıkmamıştılar. İşe gitmek akıllarının ucundan bile geçmemişti. İki gündür gitmemiştiler. üstüne geçirdigi Ömerin beyaz gömleğiyle dolaşıyordu evin içinde defne."Sen böyle dolaşırsan ben yataktan çıkmak istemem ama" elindeki kahveyi defneye uzatarak konuşmuştu.
"Ya öyle demesene utanıyorum, hoşuma gidiyor böyle dolaşmak senin gömleğinle" salına salına birazda işveli söylemişti bunları Defne mutfak tezgahında otururken. Bacaklarını küçük bir çocuk gibi sallandırıyordu ta ki Ömer tutup ellerine gezdirmeye başlayana kadar.
Bacaklarına hızlıca geri çekip tezgahtan atladı."Ah Defne." Diyebilmişti sadece Ömer arkasından gelirken elinde ikisininde kahve fincanıyla.
Her Zaman yaptığı gibi kütüphanenin oradaki kanepeye dayanarak kitaplara bakındı Defne."Bana kitap okur musun ?" Başını yana yaslayarak söylemişti o kadar tatlı söylemişti ki hayır demek imkansızdı zaten.
"Senin sesinden bir şeyler dinlemek huzur veriyor, kendimi çok hafif hissediyorum, başka bir gezegene ayak basmış gibi, çimlerin üstünde yürür gibi yada gökyüzünde bir bulutun üstünde dolaşır gibi.""Bu kadar tatlı şekilde söylemmiş bir isteğe hayır denebilir mi Defne hanım. Seçim sizin."
"Hmm... Peki o zaman" ellerini kitapların arasında gezdirirken eli bir tanesinde durmuştu: Atilla ilhan; 'Ayrılık Sevda'ya dahil' "şiir okusana ben bu şiiri çok severim bana bizi anımsatıyor daha önce ayrı kaldığımızda hani şu bağ evi... Yani neyse seviyorum işte senin ses tonundan dinlemesi kadar hoş birşey olamaz bence."
"Peki madem gel" koltukta otururken kollarını açmış Defnenin onun göğüsüne yerleşmesini bekledi.
Gözlerini kapamış dinlemeye başlamıştı. (Okurken barışın ses tonunu hayal edin❤️)